Kayıtlar

İsviçre etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Birleşmiş Milletlerin Bahçesi Taştan

Resim
Geçtiğimiz aylarda bir toplantı için gittiğim Cenevre’deki Birleşmiş Milletler kampüsünde öğlen yemeği sonrası geviş getirmek için bahçede dolaşıyordum. Bilenleriniz vardır, asıl merkezi New York’ta bulunan Birleşmiş Milletlerin Cenevre’de de çok büyük bir yerleşkesi var; hatta bu yerleşke, New York’taki merkezden daha eski bir geçmişe sahip. Birleşmiş Milletler 1945 yılında kurulmuş olsa da, öncesinde “Milletler Ligi” adıyla, birinci ve ikinci dünya savaşları arasında görev yapan uluslararası bir kuruluş daha vardı. Bu kuruluşun merkezi, dünyaya kendini her zaman “tarafsız” olarak yutturmayı başarmış İsviçre’nin Cenevre şehrinde, “Milletler Sarayı” olarak bilinen büyük komplekste bulunuyordu. İşte bu Milletler Sarayı binası, günümüzde de Birleşmiş Milletlerin ikinci önemli merkezi olarak hizmet vermeye devam ediyor. Milletler Sarayı’nın bulunduğu bölge, Cenevre’nin en güzel noktalarından biri; Leman Gölü kıyısından yukarıda, gölü ve Fransız Alplerini tepeden seyreden, çayır çimene yay

Lozan, Anlaşmaları ve Olimpiyatı Meşhur Huzur Diyarı

Resim
Tüm dünyada olimpiyat kenti olarak tanınan Lozan’ın Türkiye Cumhuriyeti için çok daha derin anlamları olduğu malumunuz. Bu anlam üzerinde sık sık polemik kopmasını anlayabilmek zor; ancak ülkemizde “Lozan Anlaşması sırasında Chicago’yu ABD’ye, Londra’yı İngiltere’ye, Buenos Aires’i de Arjantin’e kaptırdık” dediğinizde inanmaya hazır büyük bir kitlenin bulunması insanı dehşete düşürüyor. Kısacası, Türkiye Cumhuriyeti uluslararası camiada tanınmasını ve sınırlarını bu anlaşmaya borçlu. Bildiğiniz gibi İsviçre tarafsız/kayıtsız/umursamaz/nötr ülke statüsü ile bu gibi anlaşmalarda (Lozan, Uşi, Montrö ve nicesi…) ev sahibi ülke rolü oynamasıyla meşhur. Adamlar sırf anlaşma müzakereleri için gelen heyetlerin konaklama ve yemek harcamalarından abad olmuşlar ve bu sayede dünyanın en zengin ülkeleri arasına girmişler. Demem o ki, tarafsız İsviçrelilere “Lozan zafer midir, hezimet midir” diye soracak olursanız “ben horozum, polemiğe girmem, görevimi yaparım” cevabını verecektir. İşte Lozan da İs

Zürih'le Aramızdaki "Saat" Farkı

Resim
Kuş Donduran Ayazda Zürih Turu Gitmeden önce beni uyardılardı. Boru değil Zürih, Avrupa’nın en pahalı şehri, finans ve “özel” bankacılık merkezi, lüksün anavatanı... Bir saat almak istesen 450,000 dolar;  yolda omzuna çarptığın adamın gayrı safi milli hasılası sülaleni katlar. Tamam anladık da, ne kadar lüks, ne kadar pahalı olabilir ki? Diye düşünerek uçaktan iniyorum, şehre giden trene atlıyorum. İlk durak Zürih Garı; şimdilik her şey normal, bildiğimiz demirden çelikten trenler, altından falan yapılmamışlar. Garda iniyorum, Noel zamanı olduğu için devasa bir çam ağacını süslemişler. “Olabilir tabii” diye düşünerek ağacın yanına gidiyorum, ve ÇÜŞ! Çam ağacı Swarovski’den mamül! Dakka bir gol bir, zenginliğin, ihtişamın, lüksün göbeğine hoş geldiniz! Kozalağın kadar konuşacaksın... Zürih Garı Tarihi gar binasından Bahnhof meydanına çıkıyorum, önümde Avrupa’nın en görkemli alışveriş caddelerinden biri uzanıyor: Bahnhofstrasse! Zürih’in omurgası sayılabilecek bu sevimli cadde tramvaylar