Kayıtlar

müzik etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Klasik Müziği Nasıl/Neden Sevdik?

Resim
Geçenlerde sosyal medyada Danny Kaye ile Kahire'de karşılaşmam ve beni çocukluğumuzun TRT yıllarında, Hikmet Şimşek'in hazırlayıp sunduğu Pazar Konserleri'ne götürüşünü çiziktirmiştim ve birçok arkadaşımla benzer duyguları paylaştığımı görmek beni pek bahtiyar etmişti. Danny Kaye ve New York Filarmoni Orkestralı Pazar Konserleri'nin bize klasik müziği sevdirmesinden bahsedince, Tom ve Jerry'yi anmamak olmaz dedim ve yazımı biraz daha genişleterek onlara da derin saygılarımı sunmak istedim...  Ç ocukluğumuzda klasik müziğe az da olsa ilgi duymamızı sağlayan en önemli iki programdan biri, TRT’de yayınlanan Pazar Konserleri’nde sıkça gösterilen Danny Kaye yönetimindeki New York Filarmoni orkestrası performanslarıydı. Korsakov’un Flight of the Bumble Bee (Bal Arısı’nın Uçuşu) eserini, elinde bir sineklik ile yönetişi gözlerimin önünden, kulaklarımın ardından gitmez. Bu konserler, çocukları da çok seven Danny Kaye’in UNICEF yararına bağış toplamak için düzenlediği organi

Müzik Videoları ve Sinema Akımları

Resim
Öyle video klipler vardır ki izlediğinizde size belli bir sinema akımının özünü 3-4 dakikalık bir paket halinde sunarlar. Videonun şarkının sözleri ve teması ile ilgili olması şart değildir, ama bu klipler belli sinema dönemlerine, yönetmenlerine hatta filmlerine bir saygı duruşu niteliğindedirler. Sonuçta video klip dediğimiz de bir çeşit kısa filmdir aslında; zaman zaman müziğin önüne geçtikleri, sulandırdıkları, zarar verdikleri eleştirisiyle karşılansalar da bazı örnekleri gerçek birer sanat şaheseri olarak tarihe geçmiştir. Bence müthiş bir basçı olan Flea'nin elektrik tellerinde bas çaldığı sahne akıllara ziyandır! Ben de aklıma gelmişken bu tür video kliplerden 3 tanesini ibret olsun diye paylaşmak istedim. Tabii bahsettiğim tanıma uyan yüzlerce klip vardır, ama ben seçerken şöyle bir kriter uygulayayım dedim; şarkı mükemmel olacak, klip mükemmel olacak ve bir sinema akımını teknik ve artistik açıdan mükemmelen yansıtacak. Tabii, belli  bir filmin soundtrack’inde yer alan, o

Sıradaki Şarkı: The Fool on the Hill

Resim
Ortaokula başlarken uğradığımız ağır travma koca bir neslin müzikle olan sorunlu ilişkisinin temelini oluşturmuştur. Daha ilk günden “köşedeki kırtasiyeden bir blok flüt alacaksınız, haftaya eli boş gelmeyin” demişti müzik öğretmenimiz. Kırtasiye mamulü bir enstrümanla sanat dünyasına adım atacak olmak başlı başına bir trajediydi; ama mecbur gittik, aldık. Daha ilk günden blok flütümüzün markası ile okuldaki sınıfsal ayrışma doruğa çıkmıştı; çoğunluğumuz Masis mi, Nasis mi öyle bir markaya yönelirken burjuva sınıfı, veya çocuğunda gördüğü yetenek pırıltısının üzerine gitmek isteyen orta-üst tabaka Yamaha ürünlerini tercih etmişti.  Flüt henüz bir müzik aleti olmaktan uzaktı; o yaşta oğlan çocuğunun eline böyle bir alet verirsen ya kılıç gibi kullanıp malkoçoğluculuk oynayacak, ya da arkadaşının… neyse, burada keselim. Tabii bir süre sonra flütten ses çıkarmamız gerekti, ama aleti üfledikçe içini tükürük doldurmaktan öteye gidemiyorduk. Tabii hocamız küplere biniyordu, biz de ko

Sıradaki Şarkı Gimme Shelter

Resim
2013 yılında en iyi belgesel oskarını kazanmış çok yahşi bir film önereyim; “20 Feet From Stardom”; yani “Şöhretin 20 Ayak Ötesinde”. Filmin konusu, müzik dünyasının cefakar emektarlarından geri vokal sanatçıları. Stüdyo kayıtlarında ve konserlerde şarkılara kattıkları ruh, verdikleri enerjiye rağmen isimsiz kahraman statüsünün ötesine geçemeyen, çoğunlukla kadın, tercihan zenci ve mümkünse şişman şarkıcılar… Filmin ismi, onların çelişkili durumuna vurgu yapıyor; sahne ışıklarının odaklandığı “star”dan sadece 20 ayak ötedesin, ama farklı dünyaların insanısın. Ne ayak? 20 ayak, yani yaklaşık 6 metre. Filmde, caz ve rock müzik tarihinde önemli yeri olan yaklaşık bir düzine geri vokal sanatçısının bazen neşeli, bazen hazin hikayeleri gayet sıcak bir kurguyla aktarılıyor. Olağanüstü ses ve tekniklerine rağmen hem vokalde, hem de hayatta “geride” kalmış bu emektarların yaşam öyküleri yüreğinize dokunuyor. Kimi şöhreti hiç istememiş, kimi de uğraşmış ama olamamış bu vokalistlerin hika

Sıradaki Şarkı: The Hand That Feeds

Resim
“Seni besleyen eli ısırır mısın?” Sıradaki şarkımız ilk bakışta nankörlük üzerine ahlaki bir söylev verecek gibi görünse de daha farklı bir gerçeğe dikkat çekmek için yazılmış… Seni alışkanlıklara, kör tutku ve inançlara tutsak eden zincirlerini kırmaya cesaretin var mı? Seni dizlerinin üzerine çöktüren güçlere karşı gelebilecek yüreğe sahip misin? Dogmalarla zihnini uyuşturan, seni konformist bir konfora mahkum eden inançlara başkaldırabilecek misin?  Evet, şarkımızın ismi ilk önce nankör kedi çağrışımları yapıyor; insan velinimetine başkaldırır, diş geçirir mi? Rızkını veren otoriteye hırlamak caiz midir? Ancak püf noktası da burada işte; insanların minimum ihtiyaçlarını karşılayarak, onları alışkanlığın zincirleri, müptelalığın çaresizliği ile bağlayarak kontrol altında tutanlara karşı gelmek nankörlük müdür? Seni bu duruma düşürenin günahı yok mudur? Ve bu “nankörlüğü” gerçekleştirecek cesareti bulmak kolay mıdır:  You're keeping in step in the line Got your chin held high and

Sıradaki Şarkı: Long Train Running veya Without Love

Resim
Long Train Running diye bir şarkı çok azınıza bir şey ifade etmiştir. “Hiç duymadım” diye düşünüyorsunuzdur, ama “Without Love” dersem hepiniz yerinizde kıpraşmaya, sağa sola sallanmaya başlarsınız. Tabii hepiniz dediysem, daha ziyade 80’li 90’lı yılları Angara’nın rock barlarında yaşayan ruhu genç kesimi kastediyorum. Doobie Brothers’ın bu milli marşının ismi niye Without Love değil de Long Train Running diye merak etmişsinizdir. Ben ettim vallaha, uzun tren koşuyormuş, nereye koşuyormuş, tren zaten uzun değil midir falan ne alaka? Zaten eserimiz güfte ve başlık konusunda oldukça şanssız ve hatta sabıkalı bir eser… Şarkımız bildiğiniz gibi gönülleri çelen, ruhları okşayan bir gitar rifi ile meşhur. Doobie Brothers gitaristi Tom Johnston bu rifi yumurtladıktan sonra yavaş yavaş şarkımızın gövdesini oluşturmuş, parçanın bestesini tamamlamış ve konserlerde şarkı aralarında seyirciyi sıcak tutmak, coşturmak için çalar olmuşlar. Tabii parça seyirciler arasında büyük bir coşkuyla karşılan