Kayıtlar

Ağustos, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Robin Williams

Resim
O'Captain, My Captain Tek kanala mahkum olduğumuz çocukluğumuzda, TRT'de nefis bir sitcom yayınlanmaya başlamıştı: Mork ve Mindy. Tabii biz sitcom'a sitcom demez, komik dizi falan derdik, henüz janjanlı TV terminolojisine uzaktık. Dizide ork gezegeninden dünyalıları incelemek için gelmiş Mork isimli bir kardeşimiz vardı. Evrensel sevimliliği sayesinde kendisine Mindy isimli bir manita yapmış, çevresini gözlemlemekte ve uzaylı patronuna rapor etmekteydi.  Dizi, hepimizin kanıksadığı ilginç adetlerimizi, alışkanlıklarımızı bir uzaylı gözüyle gözlemleyip ne kadar komik, bazen de saçma olabileceklerini göz önüne serme iddiasındaydı. Merhaba, hello, konniçiva dururken "nanu nanu" şeklindeki selamlama ünlemi mahallede dilimize dolanmıştı. Mork'un ikişer parmağını "V" harfi gibi açarak dünyalıları selamlamasını denemeye çalışırdım, ama bir türlü yüzük parmağım ile küçük parmağımı bitiştirerek diğer parmaklarımdan ayıramazdım. Mork, ağzı dururken parmağıyla

Özelsiniz, Farklısınız, Bi Tanesiniz

Resim
Son zamanlarda giderek sinirimi bozan bir zihniyetten söz etmek istiyorum, artık burama (işaret parmağı gırtlağı keser) geldiği için meramımı anlatırken "kaka" kelimeler kullanabilirim, kusura bakmayın. Aklıselim vatandaşlar olarak bütün insanların eşit olduğu fikrini yaymaya, çoluk çocuğumuza benimsetmeye çalışırken, kapitalist sistemin lüks tüketimi dayatan yeni bir icadı her yanı sarmaya başladı: Siz Özelsiniz, Siz Farklısınız, Siz Ayrıcalıklısınız, Siz Bir Tanesiniz, Sizin Eşiniz Benzeriniz yok, Siz Hiç Götüboklu Diğerleriyle Bir Olur musunuz? Gerçekten de bu kapitalizm ilahi bir sistem. Önce kitlesel tüketimi pompalayıp dünyayı ürün ve hizmet çöplüğüne çevirdikten sonra, şimdi gözünü sistemin bozduğu gelir dağılımı sonucu ortaya çıkan süper zengin, süper egolu ve süper şımarık kesime çevirdi. Eh, herkese sattığı genel geçer ürünleri, alelade hizmetleri onlara sunarak paralarını tokatlayamazsın ya? Yazılı/boyalı basını uzun zamandır takip etmediğim için, gidişatın ne kada

Sıradaki Şarkı: Electric Eye/In The Sky

Resim
Kasırga misali savrulan gündemimizin kritik sorularından biri, bizi TİB mi dinlesin, MİT mi dinlesin, hangisi daha iyi dinler, illaki biri dinlesin mi, yoksa kimse kimseyi dinlemesin mi, dinlemek insan haklarına ve mahremine aykırı mı, yoksa bazı suçları önceden önleme konusunda etkili ve gerekli mi? “Büyük bir birader” biz insancıkları her daim gözetip, (kendince) doğru yoldan çıkanları silkelemeli mi? Tüm bu sorulara cevap bulmak hiç kolay değil. Zaten tarih boyunca politikacılar ve sosyologlar kadar edebiyatçılar ve müzisyenler de konuya yakın ilgi göstermişler ve beyin fırtınaları koparmışlar. Bu konudaki en bilindik distopya tabii ki George Orwell’in 1984’ü olmuş. Bizleri 24 saat izleyen büyük biraderin dizginlerimizi kontrol etme ve gerçekleri “toplum yararına” yeniden tanımlama yeteneğini hep takdir etmişizdir. Tabii sürekli gözetlenme hali yüce dinlerde de yer bulmuş kendine. Her an ve her yerde var olan yaratıcı insanları sürekli gözetlemektedir. Eh, hırslı ve bencil insanoğlu