Kayıtlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Resim
“Eli, Eli, lama sabachthani?” veya “My God, my God, why hast thou forsaken me?” ya da Türkçe çevirisiyle “Tanrım, tanrım, beni niye terk ettin?” çığlığı, Hristiyanlık hakkında az biraz bilgisi olan her dünya vatandaşının kulağına çalınmış meşhur bir incil ayetidir. Dünyanın en meşhur hayat hikayelerindendir; “gerçek Yahudilik bu değil” diyerek büyük bir mesihlik ve reformasyon mücadelesine giren İsa (evet, İsa Yahudidir, hayatının hiçbir döneminde Hristiyan olmamıştır, ama sakın bunu Hristiyanlara söylemeyin), büyük Yahudi tapınağına ayakkabılarıyla girmiş, ortalığı bir birine katmış, diğer Yahudi din adamlarının şikayeti üzerine tutuklanmış, Roma valisi tarafından bölücülük ve dini değerleri tahkir vesaire suçlarından idama mahkum edilerek çarmıha gerilmiştir. (İsa’nın son günlerini en iyi anlatan sanat eseri, Tim Rice ve Andrew Lloyd Weber’in Jesus Christ Superstar rock operasıdır, çok ciddiyim) İsa'nın son günlerini Jesus Christ Superstar Rock Operası'ndan dinleyin, Life of

Dam Ustünde Kemancı Vur Beline Şamdanı

Resim
Kudüs'te bir gazeteci, ağlama duvarının önünden her geçişinde yaşlı bir Musevi'nin orada dua ettiğini fark etmiş. Birkaç hafta sonra dayanamayıp adama şu soruyu sormuş: - Sizi her gün ağlama duvarının önünde dua ederken görüyorum. Kaç senedir bunu sürdürüyorsunuz? - İsrail'e göçtüğümden beri 40 yıldır. - Peki ne için dua ediyorsunuz? - İnsanlığın barışı, kardeşlik, dünyada acıların ve savaşların sona ermesi… - O zaman nasıl bir duygu içindesiniz? Ne hissediyorsunuz?   Musevi adam, bezgin bir sesle cevap vermiş: "içimde, sanki duvara konuşuyormuşum gibi bir his var."   Gerek Kudüsle, gerekse de ağlama duvarı önünde uzun sakalları, lüleleri, siyah şapkaları ile dua eden dindar Yahudilerle ilgili en bilindik fıkradır. Yahudi toplumu içine kapalı, kendine özgü ve (deyim yerindeyse) Allah’ın seçilmiş, ayrıcalıklı kulları olduğu için bizlerde hep merak uyandırsa da büyük bir sır perdesinin arkasında saklıdırlar. Şabatları, koşer mutfakları, hamursuz bayramları falan az

Organize Oyun Havaları Bölgesi

Resim
   TANK: So what do you need? Besides a miracle…  NEO: Ankara Havası. Lots of Ankara Havası. Matrix filminde en sevdiğim repliğin Ankara Yıldırım Oto Sanayi Sitesi’nde hayat bulduğunu görmek gözlerimi yaşartmıştı (gülmekten). Bundan 3 yıl önce arabanın lastiklerini değiştirtirken köşedeki dükkanın el (ve sektör) değiştirdiğini şaşkınlıkla fark edip, bir sanayi sitesinin en büyük eksikliğinin giderilmesine yönelik bu girişimi alkışlamıştım. Vaçovski (kız)kardeşler Matrix filmini yaparken Angara Havası’nın sanayide çalışan kalfalar için kutsallığının farkına varsalardı başrolü Keanu Reeves yerine Elvan Dalton’a verirlerdi. O kadar! Koskoca bir mileti matirix içinde hapsedip enerjilerini sömürmek için Ankara Havasından daha etkili bir silahınız olabilir mi? Vereceksin yüksek volümlü elektro bağlamayı, Angaralı ölene kadar matrix’in kölesi olur! Hadi o zaman, hepinizi Neo Gazinosu’na bekliyoruz, Keanu tarzı bullet dodging dansıyla pistlerin tozunu atıyoruz:  Çağırın gelsin ceyarı Soysun gi

Klasik Müziği Nasıl/Neden Sevdik?

Resim
Geçenlerde sosyal medyada Danny Kaye ile Kahire'de karşılaşmam ve beni çocukluğumuzun TRT yıllarında, Hikmet Şimşek'in hazırlayıp sunduğu Pazar Konserleri'ne götürüşünü çiziktirmiştim ve birçok arkadaşımla benzer duyguları paylaştığımı görmek beni pek bahtiyar etmişti. Danny Kaye ve New York Filarmoni Orkestralı Pazar Konserleri'nin bize klasik müziği sevdirmesinden bahsedince, Tom ve Jerry'yi anmamak olmaz dedim ve yazımı biraz daha genişleterek onlara da derin saygılarımı sunmak istedim...  Ç ocukluğumuzda klasik müziğe az da olsa ilgi duymamızı sağlayan en önemli iki programdan biri, TRT’de yayınlanan Pazar Konserleri’nde sıkça gösterilen Danny Kaye yönetimindeki New York Filarmoni orkestrası performanslarıydı. Korsakov’un Flight of the Bumble Bee (Bal Arısı’nın Uçuşu) eserini, elinde bir sineklik ile yönetişi gözlerimin önünden, kulaklarımın ardından gitmez. Bu konserler, çocukları da çok seven Danny Kaye’in UNICEF yararına bağış toplamak için düzenlediği organi

Umut Fakirin Ekmeği

Resim
“Amerika’da, bir zenginin zevk-u sefa içinde yaşadığına bakıp da kıskançlık ve beklenti duymayacak kadar fakir kimseye rastlamadım” – Fransız düşünür Alexis de Tocqueville, “Amerikalılar refah içinde yaşarken neden bu kadar huzursuz” isimli çalışması, 19. Yüzyıl…  Yunan mitolojisinin en renkli hikayelerinden biri Pandora’nın kutusudur. Kökü taaa bizi bizden çok seven tanrı Prometheus’un, insanlığa gıcık Zeus’tan ateşi (bilgiyi, teknolojiyi, ve hatta cennetteki yasak elmayı) çalıp insanoğluna hediye etmesine kadar uzanır. Ardından dişi insanın yaratılışı, dünyaya gönderilişi (havva hikayesi) derken yanında getirdiği çeyiz sandığına varır iş. Tabii bu çok çekici ve “aç beni” diye yalvaran çeyiz sandığına, Zeus’un var olan bütün kötülükleri doldurduğunu bilmeyiz; zampara tanrımız, insanlığa kafayı takmış, ille de mutsuz edecek. Kutuya bütün kötülükleri doldurmuş ve Prometheus’un kardeşi kutuyu açınca da, var olan tüm kötülükler saçılarak dünyayı doldurmuş. Kutunun içinde tek bir kötülük k

Kitap Paylaşım Salgını

Resim
Facebook aleminde zaman zaman alevlenen davet/paylaşım salgınları arasında gayet faydalı olanlar da var; örneğin bugünlerde kitap paylaşım ve tavsiyeleri sayesinde bir kenara not aldığımız, bugüne kadar haberdar olmadığımız faydalı eserler oldu. Aslında bu gibi akımların yaşam döngüsü bayağı trajikomik oluyor; insanlar önce bir birlerinin şusunu busunu paylaşmak üzere yakın çevresini gaza getiriyor; çocukluk fotoğraflarından sevdiğin yemeklere kadar. Ardından, facebook’ta benzer bir vaveyla daha kopuyor; efendim, ABD gavırnmıntı ve Si-Ay-Ey, Türk toplumunun kişisel bilgilerine ulaşmak için büyük bir oyun çevirmektedir. Önce burnumuzdan sümük akan sararmış çocukluk fotoğraflarımızı topladılar; şimdi de hangi kitapları sevdiğimizi öğrenerek dejenerasyon politikalarıyla bir kültürel kontr-devrim planlıyorlar. Ve bunun üzerine, 15 dakikada bir konumunu paylaşan sosyal medya kitlesi, avukatlarına danışarak feysbuka haykırır; Ey Zuckerberg, eğer benim önerdiğim kitap listesini iznim olmadan