Kayıtlar

Mayıs, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Akira Kurosawa

Resim
Düşlerinin Önce Resmini Yapan, Sonra Filmini Çeken Dev Sanatçı Henüz ikametgahımın Tokyo’da olduğu günlerde, elime “Akira Kurosawa Resimleri” sergisi için bir davetiye geçmişti. “Yahu, bu adam yönetmen değil miydi” diye düşünerek sergiye gittim ve gördüm ki, Akira amcamız yönetmenden önce ressammış; hem de düşlerinin resmini yapan bir ressam. Kurosawa sergisi hayatımda gezdiğim en etkileyici resim sergilerinden biri olmuştu. Üstadın rüya gibi filmlerinin sırrına da ermiştim; Kurosawa önce hayallerini tuvale dökmüş, ardından da filme çekmiş. Sergilenen resimlerinin çoğu filmlerindeki sahnelerin betimlenmesiydi. Kurosawa, çekeceği sahnenin önce dev boyutlarda yağlıboya bir resmini yapmış ve adeta o sahnedeki sesleri, kokuları, duyguları resme aktarmış. Kurosawa, çekeceği sahneyi tüm renkleri, görüntüleri, açısı, kompozisyonu ile gözlerinin önünde görmeden çekmezmiş.  Sinema dünyasında “storyboard” kavramını bilirdik tabii; çekilecek sahnelerin eskizleri çiziktirilerek film ekibinin sahne

Muir Ormanları

Resim
San Francisco’nun inişli çıkışlı sokaklarında turlayıp sizi kuşatan gökdelenlerin arasından gökyüzünü seçmeye çalışırken afakan basabilir ve kendinizi doğanın kucağına atmak isteyebilirsiniz. O zaman ilk adresiniz şehre en yakın doğal cennet olan Muir Ormanları olacaktır; ancak burada da gökyüzünü görmenizi engelleyecek, şehir merkezindeki gökdelenlerden bile yüksek ağaçlar yine üstünüze çullanacaktır. Yine de fırsatınız varsa, dünyanın en cüsseli ağaçlarından olan Sekoyaları görmek, gölgesinde dinlenmek ve nemli bir ormanda keyifli bir yürüyüş yapmak için Muir Ormanlarına yollanmanızı tavsiye ederim. Hem böylece Golden Gate Köprüsünden geçmek için de bir bahane bulmuş olacaksınız. Size tavsiyem, köprüyü geçtikten sonra sağda yer alan park yerinde bir soluk almanız, köprüye, At Nalı Koyu’na ve San Francisco’ya bir bakış atmanız ve yola öyle devam etmenizdir. Yola devam edin dedim ama, Muir ormanlarında tesis olmadığından aç kalabilirsiniz. O yüzden köprü çıkışında hemen Sausalito’ya dö

Lütfen Daha Azını ve Daha Pahalısını İsteyelim - 2

Resim
Made & Dead In Bangladesh Bangladeş’te geçtiğimiz haftalarda 8 katlı bir tekstil atölyesinin çökmesi sonucu yaklaşık 1200 kişi hayatını kaybetti, 2500 kişi yaralandı. Bu işçiler, bizim daha fazla ve daha ucuza tüketebilmemiz için insanlık dışı koşullarda çalışıyorlardı, insanlık dışı şartlarda öldüler. Bina, ofis olarak yapılmıştı ve tekstil makinalarının ağırlığına, titreşimine dayanacak güçte değildi. Olayların ardından Bangladeş karıştı, işçiler hükümet ve polis aleyhinde gösteriler düzenledi. 1 Mayıs günü hükümet aleyhtarı büyük protestolar yaşandı (yine de Bengal eylemciler ülkemizdeki kadar sert bir tepki görmediler, o da işin bir başka boyutu). Bangladeş’ten ölü fiyatına tekstil ürünleri ithal eden gelişmiş ülkeler olayı kınadılar; papa bile taziye mesajı yayınladı ve ayda 38 Euro maaşla çalışan işçilerin olduğunu, insanlık onurunu hiçe sayan bu sisteme inanamadığını falan açıkladı. Daha geçen kasım ayında Bangladeş’te bir tekstil fabrikasında meydana gelen yangında 112 kişi

Sıradaki Şarkı - Tom Sawyer

Resim
Öğrencilik yıllarımızda, henüz mp3 ve yuutup denilen icatlar ortalıkta yokken, yeni keşfettiğimiz grup ve albümlerin istihbaratı ve mümkünse kasetlerinin değiş tokuşu gündelik hayatımızda önemli bir yer tutuyordu. Bir gün bu aktiviteler kapsamında elime müthiş bir parça geçti; Rush namıyla ün salmış bir grubun kaset-i muazzaması! Evde oturdum, dinlemeye başladım... Aman Allahım, o nasıl müzik, ne zengin ve özgün bir melodi, akıl almaz ritmler! Bunu çalan grup herhalde 8-10 kişilik kallavi bir orkestra olmalı diye düşündüm... Kısa bir süre sonra öğrendim ki sadece üç kişiler! Yahu, sırf o davul ve perküzyonlardan çıkan ses için asgari üç kişi lazım, bir de üstüne gitar, bas, vokal, klavye ve saire var... Sonra grubu daha yakından tanıdıkça anladım ki, dünyada kişi başına müzik çıktısı en yüksek grupların başında açık arayla Rush geliyor. Bilenleriniz bilir; davullarda Neil Peart tek başına yedi kişilik performans sergilerken, Geddy Lee bir elinde bas gitar(lar), bir elinde synthesizer,

Boston'da Terör, Newtown'da Katliam

Resim
Geçenlerde Boston maratonunda meydana gelen terör eylemi ve ABD halkının tepkisi, bana birkaç ay önceki Newtown katliamını düşündürdü. Dikkat ederseniz, biri için “katliam”, diğeri için “terör eylemi” nitelemelerini kullandım, çünkü bu ifadeler Amerikan kamuoyunda genel kabul gören ifadeler. Öncelikle şu noktaları açıklığa kavuşturayım; ister katliam olsun, ister terör eylemi, mağdurlar aynı derecede mağdurdur. İki eylemin sonucunda ölenler için aynı derecede üzüntü duyarız. Hele ki eylemlerin ardından “oh olsun, rüzgar eken fırtına biçer” benzeri yorumlar kesinlikle kabul edilmemeli. Dünyanın başka yerlerinde, üstelik ABD’nin operasyonları ile ölenlerin varlığı asla bu olaylar için hafifletici sebep olamaz... ... diyoruz, ama aynı yaklaşımı Amerikalılardan da bekliyoruz. Boston ve Newtown olayları ister “terörizm”, ister “katliam” isterse de “patates” olarak nitelensin, ama saldırganın kimliğine göre farklı muamele uygulanmasın. Saldırganın kültürüne, diline, dinine, statüsüne ve “ne