Boston'da Terör, Newtown'da Katliam


Geçenlerde Boston maratonunda meydana gelen terör eylemi ve ABD halkının tepkisi, bana birkaç ay önceki Newtown katliamını düşündürdü. Dikkat ederseniz, biri için “katliam”, diğeri için “terör eylemi” nitelemelerini kullandım, çünkü bu ifadeler Amerikan kamuoyunda genel kabul gören ifadeler.

Öncelikle şu noktaları açıklığa kavuşturayım; ister katliam olsun, ister terör eylemi, mağdurlar aynı derecede mağdurdur. İki eylemin sonucunda ölenler için aynı derecede üzüntü duyarız. Hele ki eylemlerin ardından “oh olsun, rüzgar eken fırtına biçer” benzeri yorumlar kesinlikle kabul edilmemeli. Dünyanın başka yerlerinde, üstelik ABD’nin operasyonları ile ölenlerin varlığı asla bu olaylar için hafifletici sebep olamaz...

... diyoruz, ama aynı yaklaşımı Amerikalılardan da bekliyoruz. Boston ve Newtown olayları ister “terörizm”, ister “katliam” isterse de “patates” olarak nitelensin, ama saldırganın kimliğine göre farklı muamele uygulanmasın. Saldırganın kültürüne, diline, dinine, statüsüne ve “ne kadar Amerikalı olduğuna” göre ayrımcılığa tabi tutulmasın...
Mutlu Amerikan ailesinin kitle imha silahı
Boston’daki eylemin faillerinin Çeçen kökenli iki kardeş olduğu açıklandı. Olay üzerine geliştirilebilecek komplo teorilerinin hacmini hayal edebiliyorum; doğru çıkma olasılıklarının yüksekliğini de... Bu konuyu şimdilik pas geçelim, ama şu gerçek ki, hayatta kalan Çeçen kardeş “kitle imha silahı” kullanmak suçlaması ile yargılanacak.

Olayda kullanılan “kitle imha silahı” nedir diye sorarsanız, düdüklü tencere olduğunu itiraf etmek başta biraz gülünç kaçabilir. Ama düdüklü tencerelerin vatanımızda bile ne canlar aldığını, ne mutfakları tarumar ettiğini düşünecek olursanız olay ciddileşiyor. Düdüklü tencere içine çiviler, metal parçaları koyarak etkili bir patlayıcı yapmak mümkün; ancak teröristler “Ahhh, Amerikalıların elindeki silahlar, imkanlar bizde olsa neler yapardık...” diye sızlansalar yeridir...

Örneğin, saldırganlar müslüman ve göçmen olduğunda düdüklü tencere bile kitle imha silahı olabiliyorken, bir WASP’ın (beyaz, anglo sakson, protestan) elinde en ağır silahlar bile, halkın en temel özgürlüğü olan “silah bulundurma ve nefs-i müdafaa özgürlüğü” çerçevesinde hoş görülebiliyor.
Ortalama bir Amerikan annesinin sahip olduğu silah envanteri...
Newtown saldırısını tekrar hatırlatacak olursam, 52 yaşındaki emekli öğretmen annesinin evinde bulunan Bushmaster, Gluck ve Sig Sauer silahlarıyla donanan 20 yaşındaki Adam Lanza (çeçen militanlardan biraz daha genç), gözünü kırpmadan 26 çocuğu öldürdü. Ama 26 kişi yeterince “kitle” sayılmadığı için olsa gerek, Boston’daki Çeçen eylemci ile farklı bir kefede değerlendirildi.

Newtown ertesi Obama ve demokratlar, ülkede silah kontrolünün azıcıcık daha sıkılaştırılması için bazı önlemler almak istediğinde, ABD toplumu nasırına basılmış gibi ayaklandı. ABD’de silah bulundurma hakkı, düşünce, ifade ve benzer temel haklardan çok daha kutsal sayılıyor. Özellikle cumhuriyetçiler ve “Milli Tüfek Derneği” üyeleri, bu tip katliamların önüne geçilmesi için daha fazla silahlanılması ve silah ediniminin kolaylaştırılması gerektiğini ileri sürüyorlar. 

ABD'liler, silah kontrolünü destekleyen Vali Cuomo'ya "Remington bu ülkede senden çok daha eski, gideceksen sen git" mesajı veriyorlar...

"Amerikan Silah Sahipleri Grubu"nun (ne demekse) Başkanı olay sonrası evlere şenlik bir yorum yapmıştı; eğer Connecticut'ta silah edinimi daha kolay olsaymış, okuldakiler de kendini savunabilirmiş. Yani saldırgan 26 kişiyi tararken, okul görevlileri de orantılı bir güçle karşılık verebilir, ölü sayısı 126’ya çıkabilirdi. Buyurun buradan yakın diyeceğim, ama ben Amerikalı mantalitesini anlayamadığım için bir şeyler kaçırıyor olabilirim...   

Obama yine de silah edinimini zorlaştırmak için bir yasal düzenleme yapmaya çalıştı. O da çok zorlaştırmak değil, azıcıcıcık kontrolü artırmak, silah edinmek isteyenlerin geçmişi hakkında hafif bir tarama yapmak içindi. Ama bu kadarcık bir düzenlemeyi bile Amerikan bünyesi kaldıramadı ve öneri reddedildi.

Silahını göster, %15 indirim; silahını kasiyerin kafasına dayarsan üste para veriyoruz!
Bu öneri reddedilirken ne gibi öneriler kabul gördü, ona bakalım... Örneğin, Virginia’da bir pizzacı müşterilerine silahlarını kuşanmış bir halde gelmeleri durumunda %15 indirim yapacağını söyledi. Sizce bu silahsever pizzacının teklifine müşterilerinin yüzde kaçı rağbet etmiş? % 10? % 30%?  Hayır efendim, müşterilerinin tam %80’i indirim almak ve silah taşıma haklarına sahip çıkmak için pizzacıya silahlarını kuşanmış olarak gitmişler; aralarında AK 47 ile gelenler olmuş.

Bazı eyaletlerde silah taşımaya karşı tepkiler arttığı için silah sever eyaletler mahzun silah üreticilerini bölgelerine davet ediyorlar. Gazetede tesadüf ettiğim bir haber, Idaho eyaletinin her türlü silah ve cephane üreticisine kucak açtığını, silahlanmaya karşı olan aptal Amerikalılar tarafından kalbi kırılan silah sanayinin Idaho’da memnuniyetle karşılanacağını özetliyordu. Idaho’lular, silah teknolojilerinin “recreational technologies”, yani eğlence teknolojileri çerçevesinde destekleneceğini ilan etmiş.

Silah satıcıları, müşterilerinin "iyi çocuklar" olduğundan çok emin!
Silah teknolojilerinin ne derece “eğlence”li olduğunu ilk kez Guam’da görmüştüm. Adalardaki dükkanların üçte biri lokanta ve mağaza; üçte biri abazan ABD askerleri için strip klüpleri, üçte biri de atış poligonu idi. Atış poligonları, dükkanın önüne bir "menü" koymuş; elinde hangi silahlar mevcut (magnum, kalaşnikof, M-16, colt,..) hangisiyle atış yapmak kaç para yazmış, müşteriler akın akın saydırmaya giriyor.

Amerikalıların silah ve “eğlence” merakı üzerine en etkili yapımlardan biri Michael Moore’un “Bowling for Colombine” filmi idi; seyretmediyseniz mutlaka tavsiye ederim. Genlerine işlemiş korku ve paranoya ile beslenen ve “öz savunma hakkı” bahanesi ile sürekli pompalanan silah merakı sürdükçe bu gibi eylemlerin devamı kaçınılmaz gibi. Uluslararası teröristlerin tercih ettiği düdüklü tencereyi “kitlesel imha silahı” ilan ederken, kendi kullandıkları Glock, AK 47 ve benzerleri için de bir tedbir düşünmeleri gerekmiyor mu? 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"