Robin Williams

O'Captain, My Captain

Tek kanala mahkum olduğumuz çocukluğumuzda, TRT'de nefis bir sitcom yayınlanmaya başlamıştı: Mork ve Mindy. Tabii biz sitcom'a sitcom demez, komik dizi falan derdik, henüz janjanlı TV terminolojisine uzaktık. Dizide ork gezegeninden dünyalıları incelemek için gelmiş Mork isimli bir kardeşimiz vardı. Evrensel sevimliliği sayesinde kendisine Mindy isimli bir manita yapmış, çevresini gözlemlemekte ve uzaylı patronuna rapor etmekteydi. 
Dizi, hepimizin kanıksadığı ilginç adetlerimizi, alışkanlıklarımızı bir uzaylı gözüyle gözlemleyip ne kadar komik, bazen de saçma olabileceklerini göz önüne serme iddiasındaydı. Merhaba, hello, konniçiva dururken "nanu nanu" şeklindeki selamlama ünlemi mahallede dilimize dolanmıştı. Mork'un ikişer parmağını "V" harfi gibi açarak dünyalıları selamlamasını denemeye çalışırdım, ama bir türlü yüzük parmağım ile küçük parmağımı bitiştirerek diğer parmaklarımdan ayıramazdım.
Mork, ağzı dururken parmağıyla su içmek, kıçı dururken kafası üzerine oturmak konusundaki ısrarı ile bize dünyayı "başka bir açıdan" görebileceğimizi gösterdi. Aradan birkaç yıl geçti, biz büyüdük, Mork büyüdü ve bize tekrar dünyaya farklı bir açıdan bakmayı öğütledi: okuldaki sıralarımızın üstüne çıkarak! Ork gezegeninden Mork, bu sefer de edebiyat öğretmeni Keating rolündeydi ve bize kalıplarımızı kırmayı, günü yakalamayı öğretti. 
Mr. Keating,  yani O' Captain, My Captain, yani Carpe Diem abimiz Robin Williams, Ölü Ozanlar Derneği filmiyle bizi ruhumuzdan yakaladı. Filmin bendeki etkisinin büyük olmasının sebebi, belki de liseyi yeni bitirmiş, eğitim sisteminin cenderesinden henüz kurtulmuş, ve hatta kurtulamamış olmamdı. Sanırım. Ama filmin sonunda, Mr. Keating okuldan kovulurken öğrencilerinin sıraların üzerine çıkarak şiir okudukları sahne, hollywood film finallerinde her daim ilk ona girer ve dünyanın karamsar gidişatı üzerine ufacık da olsa bir umut beslemenizi sağlar. Film biterken sanki sinema salonunda dev bir soğan soyulmuştur da, seyirciler o yüzden gözlerini silmektedir. 

Filmin başarısında Robin Williams'ın payı inkar edilemez. Nitekim Williams, daha sonra üstesinden geldiği rollerle, muhteşem oyunculuğuyla, üstün taklit becerisiyle, aldığı ödüllerle sinema dünyasının en başarılı aktörlerinden biri oldu. Günaydın Vietnam filminde bizleri uyandırışından Balıkçı Kral'daki çatlak filozofa kadar her rolünde yeteneğini hissettirdi. Daha Mork ve Mindy çekilirken senaryo dışına çıkıp doğaçlama komiklikleri ile diziyi o kadar renklendirirmiş ki, çekimler sırasında elemana "serbestsin" işareti verirlermiş ve o andan itibaren dizi emprovize devam edermiş.
Güleç ve huzurlu ifadesi, mizah gücü ve belki de filmlerdeki rolleri bizde Robin'in her daim mutlu, huzurlu ve "carpe diem" bir abimiz olduğu izlenimini yarattı. Halbuki, hayatı boyunca alkol ve uyuşturucu bağımlılığı tedavileri, boşanmayla biten evlilikleri, nasıl olabileceğine aklımızın yatmadığı depresyonu zamansız ölümüne giden yolu açtı. 

"Kokain, Tanrının insana çok fazla para kazanmaya başladığını hatırlatmasının bir aracıdır" veya "Tanrı, erkeğe bir beyin, bir penis ve bir seferde ikisinden birine yetecek kadar kan vermiştir" benzeri tespitleri ile kıvrak zekasını kanıtlayan Williams, "Hayatta en kötü şeyin yalnız ölmek olduğunu sanırdım. Aslında en kötü şey, sana kendini yalnız hissettirecek insanların arasında ölmekmiş" diyerek bir "Balıkçı Kral" felsefesi parçalamış sanki giderayak... 
Ölümü ile sinemaseverleri üzen Robin Williams'ı, Ölü Ozanlar Derneği filminde okulundan ayrılırken, öğrencilerinin onu uğurlamak için seçtiği "O' Captain My Captain" şiiriyle, daha doğrusu o şiirin muhteşem Can Yücel çevirisi ile yolcu edelim:

Oy reis! Koca reis! Kalk da şu çanları dinle bari!
Baksana! Senin bayrağın çekilen, senin şarkın söyledikleri;
Senin için bu çiçekler, senin için toplaştılar sahillerde;
Seni çağırıyorlar, bak, senin adın geziyor dillerde.
Gel, reis ağacığım benim!
Kolumun üstüne yatırayım seni.
Çoktan öldüğünü unuttum ama,
Bu kan damlalarını nideyim?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"