Sıradaki Şarkı Gimme Shelter

2013 yılında en iyi belgesel oskarını kazanmış çok yahşi bir film önereyim; “20 Feet From Stardom”; yani “Şöhretin 20 Ayak Ötesinde”. Filmin konusu, müzik dünyasının cefakar emektarlarından geri vokal sanatçıları. Stüdyo kayıtlarında ve konserlerde şarkılara kattıkları ruh, verdikleri enerjiye rağmen isimsiz kahraman statüsünün ötesine geçemeyen, çoğunlukla kadın, tercihan zenci ve mümkünse şişman şarkıcılar… Filmin ismi, onların çelişkili durumuna vurgu yapıyor; sahne ışıklarının odaklandığı “star”dan sadece 20 ayak ötedesin, ama farklı dünyaların insanısın. Ne ayak? 20 ayak, yani yaklaşık 6 metre.

Filmde, caz ve rock müzik tarihinde önemli yeri olan yaklaşık bir düzine geri vokal sanatçısının bazen neşeli, bazen hazin hikayeleri gayet sıcak bir kurguyla aktarılıyor. Olağanüstü ses ve tekniklerine rağmen hem vokalde, hem de hayatta “geride” kalmış bu emektarların yaşam öyküleri yüreğinize dokunuyor. Kimi şöhreti hiç istememiş, kimi de uğraşmış ama olamamış bu vokalistlerin hikayesi acı bir gerçeğin altını çiziyor: şöhret, ses, yetenek, teknik vesairenin çok ötesinde, Allah vergisi bir ışık. Vermeyince mabud neylesin mahmut misali…Filmde beni en çok etkileyen bir hikayeyi cımbızlayacağım; çünkü dünyanın en iyi rock şarkılarından birinin öyküsünü de içeriyor.
Los Angeles’ta yaşayan, Ray Charles da dahil olmak üzere caz sanatçılarına geri vokal yapan Merry Clayton ablamız, bir gece geç saatte çalan telefonla uyandırılır. Belgeselde kendisi o geceyi şöyle özetliyor: “Telefonum çaldı. Yapımcı bir arkadaşım şehirdeki bir stüdyoya İngiltere’den Yuvarlanan Bilmemneler diye bir grubun geldiğini, kayıt sırasında şarkılardan birinde kadın vokal kullanmaya karar verdiklerini söyledi ve beni çağırdı. Gecenin geç bir saatinde, saçımda bigudiler, üzerimde ipek pijamalarla stüdyoya gittim. Benden garip bir vokal istediler; ‘tecavüz, cinayet; hepsi bir kurşun mesafede’ gibi bir nakarat”

Şimdi kısaca araya girip konuyu açayım efendim; tahmin ettiğiniz gibi bu zibidiler The Rolling Stones ve Let It Bleed albümlerinin hit şarkısı “Gimme Shelter” kaydı için toplanmışlar. Yıllardan 1969 ve şarkımız çalkantılı bir toplumsal dönemde yazılmış, dönemin korku, kaygı ve endişelerini yansıtıyor. Söz yazarı Mick Jagger, dönemin politik çekişmeleri, Vietnam Savaşı, ırkçı ve karşıtı gösteriler, barış yanlısı eylemlerin yarattığı türbülanstan kaçıp saklanabileceği bir sığınak arıyor ve şarkıya ismini koyuyor: Gimme Shelter!

A storm is threatening my very life today
If I don't get some shelter, oh yeah, I'm gonna fade away
War, children, it's just a shot away, it's just a shot away
Ooh, see the fire is sweepin' our very street today
Burns like a red coal carpet, mad bull lost its way
War, children, it's just a shot away, it's just a shot away

Gördüğünüz gibi dünyanın üzerinde esen hiddet, şiddet, terör, korku, nefret rüzgarları ortalığı kasıp kavurmakta, bir sığınak bulamayan insanlar ise dehşet içinde sonlarını beklemektedir. Savaş ve ölüm sadece bir kurşun mesafededir. Jagger abi, şarkının apokaliptik etkisini artırmak için şöyle bir nakarat daha ekler:

Rape, murder!
It's just a shot away, it's just a shot away

Şarkının atmosferini az buçuk kokladıktan sonra Los Angeles’taki o efsane geceye dönelim ve Merry teyzeyi dinlemeye devam edelim: “Zaten uyku mahmuruyum, tecavüz, cinayet falan, şarkıyı birkaç kez prova ettik, kayda gireceğiz, aklıma bir şey geldi; dur bakalım, şunların beynini bir patlatayım, kıçlarını tavana yapıştırayım diye düşündüm; nakaratı tekrarlarken sesimi bir oktav daha yükselttim ve bombayı patlattım”

Şimdi, şarkıyı bilenler bilir, bilmeyenler de hemen açıp dinlemeye başlasın; Merry teyze zaten çok güçlü, tok bir sese sahip ve nakaratlarda ortalığı gümbür gümbür inletiyor. Şarkının üçüncü dakikası civarında da nakaratı tekrarlarken bir oktav daha yukarı çıkıyor ve ses duvarını aşıyor. Hatta bu kadarına dayanamayan sesi bir ara çatlayıp kırılıyor ve orijinal kayıtta aynı sırada Mick Jagger’ın kendini tutamayıp saldığı OHA! (İngilizcesi whoa!) nidasını şarkıda duyuyorsunuz. Ortaya muhteşem bir kayıt çıkıyor, ancak Merry teyze sesinin kırılmasından dolayı özür dileyip kaydı tekrarlamak istiyor; binaenaleyh, Mick ve Keith durumdan çok memnun ve bu küçük defonun şarkıya gerçek ruhunu kattığını düşünüyorlar.
Gecenin köründe bigudilerle geldiği işini böylesine bir tutkuyla yapan Merry Clayton, o gece sadece sesini kırmakla kalmıyor. Hamile geldiği stüdyodan bir düşük yaparak ayrılıyor ve bebeğini kaybediyor. Düşüğün nedeni kendini, diyaframını aşırı zorlayarak çıktığı üst oktavlar mı, bilinmez; gerisi sadece spekülasyon. Ama bu insanlar müzik sevgileri için büyük fedakarlıklarda bulunmuşlar.

Küçük bir parantez açıp Merry teyzenin kariyerine bakalım; Gimme Shelter ile takdir edilmiş üstün bir vokal, dönemin en iyi yapımcılarından Lou Adler ile 3 albüm hazırlıyorlar. Parçalar muhteşem, ses ve yorumun Aretha Franklin’den aşağı kalır yanı yok, albüm tanıtımı için çok çaba gösteriliyor, yani un, şeker, yağ birinci kalite, ama ortaya helva çıkmıyor! İşte, yıldızlıktan 20 ayak ötede kalakalmak, spot ışığının sınırında dolaşırken odağına varamamak böyle bir şey.

Merry kendi kariyeriyle meşgulken, Rolling Stones turneleri ve konserleri için sürekli yanlarında olacak bir başka geri vokalist araştırılmış ve sonunda Lisa Fischer’de karar kılınmış. Lisa uzun yıllar boyunca Yuvarlanan Taşlar grubuyla yuvarlanmış, sahnede Mick ile düet eylemiş ve şarkıyı Merry kadar mükemmel yorumlamış. Aynı belgeselde Lisa ile ilgili bir bölüm de var; o Merry’nin tam tersine, hiçbir zaman ön planda olmayı, solo kariyeri düşünmediğini anlatıyor ve sadece şarkı söylemekten büyük keyif aldığını, bunun ona yettiğini vurguluyor.
Gimme Shelter’in başarısını sadece vokal ve geri vokale bağlayamayız tabii; ortada bir de Keith Richards vakası var. Dinleyiciyi havaya sokan, tüylerinin ürpermesini sağlayan ve daha ilk mısralarda biçilen fırtınanın rüzgarını eken olağanüstü gitar girişini es geçmemeliyiz. Keith bu şarkıda o kadar mükemmel bir gitar sound’u yakalamış ki, parmak izi misali başka bir eşi benzeri yok…

Şarkıyı dikkatle dinleyenler bu parçada kullanılan pek nadir bir ritm/perküzyon enstrümanını fark etmişlerdir sanırım; Güiro diye bilinen Güney Amerika kökenli bu naif enstrüman da müziğin tuzu biberi olmuştur bence… Tırtıklı bir ahşap yüzey üzerinde sürtme yoluyla çıkarılan ritmik seslerin eşliğiyle parça tadından yenmez olmuş.
Gimme Shelter, hak ettiği ünü çabucak kazandı ve her daim bir klasik olarak bugünlere geldi. Parçayı onlarca grup cover yorumuyla kullandığı gibi, konserlerde Mick Jagger ile düetini çığırmak tüm kadın vokalistlerin rüyası oldu. En yakın zamanlarda Lady Gaga’nın kendini paralayarak, sahnede tepinerek sergilediği performans sıklıkla karşımıza çıksa da, ben Merry veya Lisa ablalarımıza değişmem…

Gimme Shelter, birçok derginin, müzik eleştirmeninin yayınladığı “en iyi bilmemkaç rock şarkısı” listelerine her zaman üst sıralardan girdi, kimilerince bir numaraya oturtuldu… Herhalde en büyük sükseyi de, Hüseyin Obama ipod şarkı listesini açıkladığında ve bir numaranın Gimme Shelter olduğunu ilan ettiğinde yaşadı. Yönetmen Martin Scorsese’nin de bu şarkıya delice vurgun olduğu ve birçok filminin soundtrack’inde mutlaka yer verdiği bilinir.
Ama şarkının video klibini çekmek bir başka meşhur yönetmene nasip olmuş. Fransız sinemacı Michel Gondry, acaip filmi Eternal Sunshine of bilmemne ile aklımızı başımızdan almadan altı yıl önce Gimme Shelter’a ilginç bir klip çekmiş ve uçuk bir yönetmen olacağının sinyalini vermiş. Klipte, şarkıda yansıtılan fırtınalı atmosferi evde aileleri ve dışarda arkadaşları ile yaşayan iki kardeşin evden kaçış maceraları anlatılıyor. Sonunda bir mağarada “sığınak” bulan kardeşlerin, bir okulda saklanırken tahtaya tebeşirle çizdikleri tankın canlanıp kendilerine saldırması sonucu geliştirdikleri anti-tank savunma sistemi Gondry’nin ne kadar yaratıcı olduğunu gösteriyor:


Yıl olmuş 2017, ve ne yazık ki 1969’da Mick Jagger’a bu şarkıyı yazdıran korku, endişe ve karamsarlık atmosferinden kurtulmak bir yana, daha derinlere sürüklenmiş durumdayız. İnsanın akıl sağlığını koruyabilmesi için şarkıdaki gibi bir sığınağa ihtiyacı var, yoksa savrulup gidecek. Halbuki, Mick’in konser yorumlarında bazen araya sıkıştırdığı, ama bizim bir türlü tercih etmediğimiz alternatif nakaratın fısıldadığı üzere:

I said, love, sister, it's just a kiss away, it's just a kiss away

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"