Kayıtlar

Sislerin Arasından Golden Gate Köprüsü

Resim
Geçme Altın Kapı Köprüsünden, Ürkütürsün Maymunları San Francisco’nun hep İstanbul ile benzerlikleri vurgulandı şimdiye kadar. Bir Ankaralı olarak bu durumdan gocunmaya ve başkentimize bir paye çıkarmaya karar verdim. Şöyle bir benzerlik bulalım; hem San Francisco’nun, hem de Ankara’nın en çok ziyaretçi çeken mekanları Altın Kapı. Ancak Ankara Altınkapı, gecenin geç saatlerinde faal olan ve aile için tavsiye edemeyeceğimiz bir eğlence mekanı iken, San Francisco Altın Kapı dünyanın en meşhur ve en çok ziyaretçi çeken köprüsü. Golden Gate köprüsünün bu büyük şöhreti henüz sırrı çözülemeyen bir muamma. Dünyanın en yüksek/eski/uzun/geniş köprüsü falan değil. Şehir merkezine uzak, denizi soğuk. Her daim bir sis perdesinin altında olduğundan köprüyü görmek bile çoğu zaman mümkün değil. Ama gel gör ki, yine de dünyanın en meşhur köprüsü...   Hatta San Francisco’nun bir diğer asma köprüsü olan Bay Bridge’in esamesi bile okunmazken, Golden Gate’i beşikteki bebek bile tanıyor

Haight-Ashbury-Castro Üçgeni

Resim
ÇİÇEK ÇOCUKLARDAN “NEŞELİ” ÇOCUKLARA... San Francisco denilince tramvaylar, Golden Gate Köprüsü ve Çin Mahallesi ile beraber, şehrin bir özgürlükler ve aykırılıklar diyarı olduğu da akla gelir. Zaten şehirde gezerken City Lights kitapçısında ve Vesuvio Bar’da beat kültürünün nasıl yeşerdiğini, kendini ifade etme gücü bulduğunu görmüştük. Gayet bohem bir hayat tarzı yaşayan beatnikler, öncelikle şehir merkezinde, City Lights kitapçısı yakınlarındaki North Beach civarında ikamet etmişler. Zamanla şehrin bu bölgesi gelişmiş, kiralar artmış ve çulsuz beat kuşağı kendine yeni bir mahalle aramış. Haight Ashbury civarlarını gözlerine kestirmişler ve yavaş yavaş bu muhite sızmışlar. Savaş sonrası orta tabaka Amerikalı’nın konformist hayat tarzına karşı gelen, doğu felsefesine saygı duyan, içki, uyuşturucu ve cinsellik konusunda gayet liberal, müzik ve edebiyata tutkun gençlerin yöneldiği “beat” akımı, zamanla toplumsal gelişmelerin de etkisiyle hippiliğe doğru evrilmiş. Ş

Stanford Üniversitesinden Palo Alto Garajlarına

Resim
Silikon Vadim O Kadar Yeşildi Ki... Bundan 40 yıl önce Amerikalı bir gazeteci San Fransisco’nun güneyinde yeşeren yeni bir oluşuma “Silikon Vadisi” adını taktığında ne kastettiğini pek kimse bilmiyordu. Bilişim devrimini yaratan transistör isimli alet 1956 yılında bu coğrafyada silikondan imal edildiğinde dünyanın başına neler geleceğini öngörebilen yoktu. İlk transistörün yapıldığı firmadan ayrılan iki mühendisin kurduğu şirketin isminin “İntel” olması küçük bir ipucu verebilir sanırım... Belki de bahsi geçen “silikon vadisi” ile, insanın başını aklından almak üzere tasarlanan göğüs implantasyonlarının kastedildiği zannedilmişti. Öyle ya, bahsi geçen coğrafyanın ABD’de Kaliforniya eyaletinde olması ve Kaliforniya adının Hollywood ile özdeşleşmesi, silikonun alternatif kullanım alanını çağrıştırıyor olabilirdi. Ama silikon vadisinin ne olup ne olmadığı, özellikle dot.com patlamasından sonra herkesin kafasına kazındı. San Fransisco’nun güneyinde uzanan bu bölge teknolocik kaçıkların bir