Klimalı Dubai Turu

Çölde Çay



Dubai hakkında ilk izlenimlerinizi edindikten sonra şehri etraflıca gezmek, körfez kültürünü, yaşam tarzını tanımak, sokağa inmek, halkın arasına karışmak istediniz. Aylardan mayıs-ekim arası ise, bu isteğinizin üzerine bir bardak soğuk su için ve klimalı alışveriş merkezlerinden şaşmayın...

Ama Dubai’ye kasım-mart arası indiyseniz, hava henüz çok ısınmamışsa, kum fırtınaları da şehri esir etmemişse Dubai’yi gezmenizi ve Arap yarımadasına temiz, derli toplu bir giriş yapmanızı tavsiye ederim!



Kaldığınız otel büyük ihtimalle Dubai Marina bölgesine yakın olacaktır. Hal böyle ise, şeriat ile yönetilen bir Müslüman ülkesinden ziyade, beach barların, çılgın club’ların, dünya mutfağından her türlü restoranın hakim olduğu enternasyonel bir mahalleden ülkeye yumuşak geçiş yapacaksınız.



Jumeirah Plajı

Dubai Marina ve marinanın denize bakan yüzü olan Jumeirah Beach Road, keyifli bir yürüyüş yapıp dünya mutfağından her tür örneği bulabileceğiniz, yolun diğer tarafındaki plajlarda güneşlenip denize girerek marinada tekne turu keyfi yapabileceğiniz bir sefa bölgesi.



Marina'da eski "dhow"larla bir tekne turu tavsiye olunur...

Eğer “Benim Arap dünyası ile hiç işim olmaz, müreffeh bir İngiliz sömürgesi havası alsam yeter” diyorsanız, marina bölgesinden fazla ayrılmayın.



Veya, biraz ayrılın. Ne kadar ayrılın, Burj Khalifa ve Dubai Mall’u; Burj El Arab ve Medinat Otelini ve çarsını gezecek, Dubai’nin steril fanusundan çıkmayacak kadar ayrılın... Dubai’nin ille de görülesilerinden olan Burj El Arab’ın içine girmek için para vermek yerine, Medinat Otel’in kanallarında yapacağınız gezinti esnasında seyreyleyin.



Medinat kanallarında sandal sefası

Medinat otel ve çarşısı, bölge mimarisinden esinlenilerek inşa edilmiş büyük bir kompleks. Orijinallerini Haliç civarında göreceğiniz “abra” adı verilen teknelere binerek otelin kanallarında 20-25 dakikalık bir tur yapabilirsiniz.



Bu tur esnasında Medinat Otel’in ihtişamı gözlerinizi kamaştıracak, “lüküs kamarada kimler oturuuur” şarkısını mırıldanarak teknenin keyfini çıkaracaksınız. Medinat kanallarının keyfini çıkardıktan sonra, Burj Khalifa ve Dubai Mall kompleksine doğru ilerleyebilirsiniz:

http://onurataoglu.blogspot.com/2012/05/alsveris-cenneti-mi-dubai.html

http://onurataoglu.blogspot.com/2012/04/arap-burju-halife-burju.html

Bu kompleks sizi komplekse soksa da, alışveriş merkezleri konusunda ülkemizin kalktığı hızlı atağın yakında Dubai’ye zor günler yaşatacağını düşünerek rahatlayacaksınız.



Dubai Mall'de "Moda" Caddesinde şımarabilirsiniz...

Eğer Dubai’ye geliş amacınız alışveriş ve relax ile sınırlıysa, hijyenik fanusunuzdan çıkmak istemiyorsanız, Marina/Medinat/Dubai Mall üçgeninden dışarı çıkmayın...

Ama gelmişken şehri, arap kültürünü, sokaktaki adamı (ah M. Ali Birand, bu lafı da dilimize doladın...) tanımak istiyorsanız Haliç bölgesine inmeniz gerekecek. Bu bölgeye ulaşmak için akla gelen ilk seçenek taksi tabii ki; ama olmuşken tam olsun, halka karışayım diyorsanız bir belediye otobüsü durağı bulun.



Sadece otobüs değil, otobüs durağı da klimatize...

“Iyyy, yapış yapış otobüste ne işim var” demeyin; belediye otobüsü duraklarının kapalı ve klimalı olması Dubai’nin yüksek standartlarından biridir. Yol üstünde göreceğiniz Jumeirah cami, her şeye rağmen bir İslam ülkesinde olduğunuzu ilk hatırlatan imge olacaktır...



Haliç’e doğru yaklaştıkça, cetvel gibi yollar ve çakı gibi binalar bir ortadoğu şehrinin gürültüsü ve kargaşasına bırakacaktır yerini. Dubai’yi tanımak için ilk soluğu bugün Dubai Müzesi olarak bilinen Al Fahidi kalesinde alın. İsmi kale olsa da, bizim “kalecik” diyebileceğimiz Al Fahidi, Dubai’nin küçük bir balıkçı köyü olduğu günlerden kalan en eski yapısı. Bugün Dubai’yi ve neredeeeen nereye geldiğini anlatan bir müze olarak düzenlenmiş; cüssesinden dolayı fazla vaktinizi almayacak olan müzede bir tur atıp Bastakiya sokaklarına çıkabilirsiniz.



Kumlar üstünde, kumdan yapılmış gibi duran (belki de kumdan yapılmıştır?) Al-Fahidi Kalesi

Bastakiya, Dubai’nin bence en görülesi mahallesi. Arap coğrafyasının kendine has mimarisinin eli yüzü düzgünce restore edilmiş örnekleri arasında dolaşabilir, çoğu cafeye, butik otele, sanat galerisine ve müzeye dönüştürülmüş evlere girip çıkarak vakit geçirebilirsiniz.



Bölge mimarisinin en göze çarpan ayrıntısı sanırım rüzgar kuleleri... Bugünlerde klimasız bir yaz geçirmenin akla bile getirilmediği Dubai’de insanlar asırlarca klima olmadan yaşamış. Yaz aylarını biraz daha yaşanır kılan kuleler, evlerin oturulan ve uyunulan odaları üzerine dikilmiş.



Hava oldukça sıcak olsa da, yerden birkaç metre yükseklikte bir rüzgarın estiği Dubai yazlarında, kare kesitli bir kulenin üst bölümündeki açıklıklar bu rüzgarı yakalayarak üçgen kanatlardan aşağı doğru üfürüyor. Böylece, dayanılmaz çöl sıcaklarında bir parça da olsa hava akımı sağlanarak ferahlanılıyor.



Bastakiya evlerinin şirin mi şirin terasları

Bastakiya bölgesindeki kalbur üstü evlerin bazıları café-restoran olarak hizmet vermekte olup, bir çay molası için tercih etmenizi tavsiye ederim...



Diğer evlerin de çoğu butik otel, sanat galerisi ve müze gibi kullanıldığından içeri kafanızı uzatmanız, avlularında dolaşmanız ve teraslarından manzarayı seyretmeniz önerilir. Bastakiya’nın labirent gibi sokaklarında yapacağınız kısa gezinti büyük ihtimalle Haliç kıyısındaki caminin önünde sonlanacaktır.



Caminin etrafından dolaşıp tekstil pazarının içinden geçerek Mahmutpaşa havası koklayabilirsiniz. Esnaf turist görmeye pek alışkın değil anlaşılan; sizi fazla iplemiyorlar ve dükkanlarının önünde gerinerek oturmaya devam ediyorlar.



Çarşının içinden çıkarak Haliç’in kıyısına ulaştığınızda sola dönüp kıyı boyunca yürüyerek Dubai Emiri El-Maktum ailesinin eski evini görmeye gidebilirsiniz. Büyük bir beklentiniz olmasın, ortasında avlusu olan, standart Arap mimarisinin bir örneği...



Bir zamanlar tek geliri çevre ülkeler ile ticaret olan Dubai Emiri, tam Haliç’in girişinde yer alan evinin terasında oturup limana girip çıkan tekneleri gözetler, çetelesini tutarmış. Ne de olsa Emirin en büyük geliri, bu ticaretten aldığı vergiymiş.



El-Maktoum abimizin aile yadigarı evinden Dubai Halici'nin girişi...

Şimdiye kadar gezdiğimiz mekanlar, haliçin batısına denk düşen “Bur Dubai” yakasındaydı...Daha fazla doğu esintisi almak için bir abraya binip doğu yakasına, Deira mahallesine geçmemiz gerekiyor. Abra bileti bir dirhem (50 kuruş), fazla düşünmeden tekneye atlayalım, martıların arasından süzülerek karşıya geçelim...



Dubai Haliçi, İstanbul’daki Halicimizi bayağı bir andırıyor. Deira yakasında abradan indiğinizde kendinizi Unkapanı’nda sanmamak için hiç bir nedeniniz yok. Havadaki esnaf kokusunu koklayarak biraz ilerlediğinizde Mısır Çarşısı muadili baharat pazarına ulaşmanız mümkün. Her ne kadar Mısır Çarşısı azametinden uzak olsa da, arabesk ticaretin tüm renklerini görebilirsiniz etrafınızda...




Baharat pazarıyla bağlantılı koridorlardan yolunuza devam edip Deira’nın çarşı pazar labirentinde kaybolabilirsiniz. Öyle ciddi anlamda bir kaybolma yaşayacak kadar büyük bir bölgede değilsiniz, o yüzden endişelenmeyin... Dubai rehberlerinde “ille de görün” dedikleri altın çarşısına gitmek isteyebilirsiniz; ne de olsa Dubai’nin halici de bizim halicimiz kadar altın boynuz olma iddiasında...

Dubai’nin patlama yapmadan önceki en iddialı iş kollarından birisi altın ve mücevher ticaretiymiş; bu yüzden altın çarşıları ile gurur duyuyorlar. Kapalıçarşıyı görmüş vatandaşımız için bu çarşı büyük hayal kırıklığı olacaktır; yüz metrelik bir pasajın iki yanına dizilmiş mücevherat dükkanlarının çok bir orijinalitesi yok bizim için...



O yüzden altın çarşısını transit geçelim, az ilerideki kültür evini gezelim... 100 küsur yıl önce Dubai’nin en zengin inci tüccarına ait olan bu ev, bölge mimarisinin en güzel örneklerinden. Giriş kapısının hemen sağında “Meclis” odasını göreceksiniz; evin dışarı açılan tek odası olan mecliste konuklar ağırlanır, buradan daha öteye geçemezlermiş.



Girişte sola dönerseniz dar bir koridordan geçip avluya ulaşırsınız. Kare biçimindeki avludan evin kadınlar meclisi, oturma odası, mutfak, banyo, kiler, gelin odası gibi yaşam alanlarına girilebiliyor; evin bu bölümlerinin hiç birine dışarıdan giriş imkanı yok ve sadece ev halkına açık. Hatta, kadınlar meclisi, o evin erkeklerine bile kapalı.



Avlularda hakimiyet çocukların elinde tabii ki...


Kültür evinin ardından son olarak hemen yanındaki El Ahmediye okulunu görebilirsiniz. Fazla zamanınızı almaz; küçük bir avluya açılan, 5-6 dersliğin olduğu küçük bir bina. 1912’de açılan, Kur’an, kaligrafi ve az biraz matematik öğretilen, muhtemelen bizim mahalle mektebine denk gelen El Ahmediye, Dubai hükümetinin gurur duyduğu bir okul!




Eğer geleneksel Dubai ve Arap havası çok üstünüze geldiyse, klimalı, modern dünyaya kestirme bir kaçışınız var. Metro istasyonuna çok yakınsınız, hemen yerin altına girip kendinizi son teknoloji ürünü, sürücüsüz trenlerden birine atın. Birkaç dakika içinde halicin altından geçip yeryüzüne çıktığınızda, etrafınızda yükselen gökdelenler, modern iş merkezleri ve metronuzla yarışan lüks arabalar, size “öbür” Dubai’ye geldiğinizi müjdeleyecektir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"