Körfezdeki Sanal Alem: Dubai

Dubai: Bahtlı Bedevinin Diyarı

Dubai hakkında hiçbir fikri olmayan birisini havaalanında karşılayıp metroya bindirseniz, şehrin en büyük alışveriş merkezlerinden Emirates Mall’de metrodan indirip binaya soksanız, ilk göreceği manzara şu olacaktır:



Şimdi, bu arkadaşın Dubai hakkında nasıl bir izlenim edinmesini beklersiniz? Çölün ortasında bir Arap Emirliği mi? Kutuplara yakın bir Eskimo köyü mü? Yoksa, yeterli mali kaynak olduktan sonra her şeyin mümkün olabileceği bir çılgın proje mi?



Rivayet odur ki, çölün ortasında kapalı bir kayak merkezi kurup atraksiyon olsun diye içeride penguen bile beslemek bir süre sonra Emirliği kesmemiş. Vaziyeti abartmak için mekana bir kaç tane de kutup ayısı getirilmiş. Bu soğuk iklim sporunu ilk kez denemek için kayak merkezine giren bir bedevi (ki, kendisinin bahtsız olduğu rivayet olunur) tam kayaklarını takmak için eğilmişken arkasından gelen bir kutup ayısının tacizine uğramış. İşte o gün bugündür “Bahtsız bedeviyi çölde kutup ayısı tırmalar” vecizesi tüm Arap yarımadasında kulaktan kulağa yayılır olmuş.

Bu rivayeti benden başkasına doğrulatamazsanız da, hikayenin ana fikri Dubai’de imkansızın olmadığıdır. Dubai, genel izlenimlere paralel olarak, bir dönem petrol geliriyle bir zenginleşme yaşamış, ama petrol suyunu çekene kadar elde ettiği geliri gayrimenkul, turizm, ticaret, finans, bilişim gibi alanlara kaydırarak saadetini devam ettirmiş bir Emirlik (petrol gelirlerinin ekonomideki payı %5-6 civarında...)





Dubai'nin bir "Arap Emirliği" olduğunu hatırlatacak manzaraları ender de olsa görebiliyorsunuz...

Emirlik demişken, Dubai, Birleşik Arap Emirliklerini oluşturan yedi Emirlikten biri ve en çok bilineni... BAE, petrol rezervleri açısından dünyanın en zengin ülkelerinden; ama Dubai’de petrol suyunu çekmiş dememizin sebebi, bu rezervlerin tamamına yakınının Abu Dhabi’ye ait olması. Zaten BAE’nin yüzölçümünün de %85’i Abu Dhabi’ye ait. Abu Dhabi, Emirliği fiilen yöneten ağırbaşlı, oturaklı abi rolünü oynarken, Dubai uçuk kaçık, fırlama, zeki, havai kardeş olarak tüm dünyanın gözüne girmiş.




İlk izlenime geri dönelim... Kayak pistinin bulunduğu alışveriş merkezinden çıktınız, önünüzde Dubai’nin medar-ı iftiharı Şeyh Zayed Caddesi... Yedişerden ondört şeritli bulvar, havaalanından başlayarak, kıyıya paralel bir şekilde Dubai’yi baştan başa kat ediyor:



Bir taksiye atlayıp yedişer sekizer şeritli otoyollarda, ciplerin ve Ferrarilerin arasında slalom yaparak marina bölgesine geldiniz. Eğer hava dayanılmayacak derecede sıcak değilse, taksiden inip plaj boyunca yürümeye başladınız. Yanınızdan geçen şortlu, terlikli, bikinili kızların peşinden bir otelin plaj barına girdiniz.





Bahçeye kurulmuş kocaman bir ekranda premier ligde Liverpool-Arsenal maçını elinde biralarıyla seyreden İngiliz holiganların yanından sıyrıldınız, plajda güneşlenen slav ırkının en latif örnekleri arasından geçerken, alışveriş merkezindeki kardan adamı gördüğünüz andaki şaşkınlığınız depreşti; burası bir Arap ülkesi mi?



Jumeirah Walk, Dubai'nin en yürünülesi ve piyasa yapılası caddesi...

Cevap, hem evet hem hayır... Cebinizdeki pasaporta, paraya, o an nerede bulunduğunuza göre çoook değişebilecek bir cevap. Elinizdeki bira ile bulunduğunuz lokasyonu birkaç metre kaydırırsanız başınıza gelebileceklerden sorumlu değilim; farklı bir “bahtsız bedevi” vakası ile karşılaşabilirsiniz, çünkü alkol sadece çok yıldızlı otellerin barlarında serbest:



Dubai'nin "kurtarılmış bölge"lerinden Medinat Oteli

Dubai, bir çeşit İngiliz-Arap ortak prodüksiyonu, batılılar açısından çölde bir vaha. Neyin vahası, vergisiz iş yapmanın, para aklamanın, petrol gelirlerini şişmiş projelere akıtarak yine batılı inşaat ve finans şirketlerini ihya etmenin, oldukça korunaklı ve serbest bir bölgede petrol zengini Arap dünyası ile iş ilişkileri geliştirmenin vahası.



Eski ve yeni Dubai'nin iç içe girdiği Deira bölgesi

Evet, iktidar El-Maktum ailesinde, Dubai’nin Emiri bizzat kendileri, ancak ekonomik politikaların akıl hocası ve koordinatörü genelde İngiliz Majestelerinin vatandaşları! Bundan beş yıl önce Japonya’da katıldığım bir toplantıda, Dubai’deki yatırım fırsatlarını tanıtmak ve gerekli ilişkileri kurmak için Dubai hükümeti adına gelen kişi safkan İngiliz bir abimizdi; tanıştığımızda kendisine resmi ünvanını sordum, Bakan özel yetkili danışmanı benzeri bir şeyler geveledi...



Değişik inanç ve yaşam tarzlarının dostça bir arada bulunabildiği Dubai, İslam dünyasının batı alemi ile en yakın ilişki kurabildiği Arap ülkesi...

Petrol gelirlerini gayrimenkul, finans ve ticarete kanalize edebilen ve petrole bağımlılığını azaltabilen Dubai’nin en büyük başarısı görkemli bir balon ekonomisi yaratmaksa, en feci çuvallaması da bu balonun büyük bir gümbürtüyle patlaması oldu. Ancak, Abu Dhabi’nin desteği sayesinde patlak balon onarıldı ve yeniden şişiriliyor



Abu Dhabi abimiz borçları kapatıyor, inşaata devam!

Tabii bu görkemli balonun şişirilmesi, dünyanın en ilginç istatistiklerine sahip bir inşaat hamlesiyle gerçekleşiyor. Derler ki, 2000’li yıllarda, kriz öncesinde, dünyadaki tüm inşaat vinçlerinin %15-20 kadarının Dubai’de faaliyet gösterdiği tahmin ediliyormuş. Ve Dubai’de çalışan inşaat işçilerinin nüfusu şehir sakinlerinin sayısını açık farkla geçmiş!



"Öz" Dubailiyi görebileceğiniz yerler sınırlı!

Dubai’nin iki milyon civarında seyreden nüfusunun sadece %20 civarı Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşı... Geri kalan yabancı yerleşik (nam-ı diğer expat) nüfusun küçük bir kısmını, İngilizler başta olmak üzere, Dubai’nin sunduğu cazip iş ve yaşam koşullarından faydalanmak üzere çöllere akın eden gelişmiş ülke vatandaşları oluşturuyor. Yabancı nüfusun çok büyük bir kısmını da, onlara bu koşulları sağlamak üzere Dubai’ye kapağı atan Hintliler, Pakistanlılar ve Filipinliler...



Bu yüksek işçi/göçmen nüfusa rağmen Dubai'de her hangi bir güvenlik sorunu yok. Kaldığım bir hafta boyunca karşılaştığım en "anarşik" olay, bir binanın duvarındaki graffiti denemesiydi...

Nüfusun %80’inin %20’ye hizmet ettiği Dubai için hikayesi, özgeçmişi olmayan bir şehir diyebiliriz. Yani bir anlamda yetişkinler için neverland, çölde vaha, körfezde rüya, kumların ortasında sefa, denize batarak kaybolan kıta Atlantis’in yine denizin ortasından “Atlantis Otel” olarak yükseldiği bir coğrafya.



Efsanevi palmiye adası projesinin başrol oyuncularından Atlantis Otel ve benzerleri, Dubai’yi önde gelen bir turizm merkezi haline getirmiş. Gitmeden önce kafamdaki imaj, Dubai’ye sadece iş, biraz da alışveriş için gidileceği şeklindeydi; ancak İngiltere başta olmak üzere kuzey ülkelerden sırf güneş-deniz-kumsal triosu için gelenlerin sayısını görünce çok şaşırdım. Öyle ya, yaz aylarında dışarı adım atmanın imkansız olacağı Dubai’ye Kasım-Mart arası gelmek çok mantıklı!



Kış aylarında incecik bir kum ve ılık bir havanın şımartacağı bünyeniz için tek olumsuz koşul deniz suyunun çok tuzlu olması sanırım. O kadar kusur Dubai kadısının kızında da olur diyerek, gözlerinizi tatlı suyla duruladıktan sonra Dubai’yi keşfedin. Dubai, dışarıda yürüyebileceğiniz maksimum sürenin 1,5 dakika olduğu yaz aylarında değilseniz, çok da sıkıcı bir yer olmayabilir.




Şehri yürüyerek gezmek için mutlaka haliç kıyısına inmelisiniz...

Bir sonraki bölümde Dubai’yi baştan aşağı dolaşacak olsak da, sizlere tavsiyem, bir kez olsun Dubai metrosuna binerek şehri boydan boya kat etmeniz. Arap yarımadasındaki ilk raylı sistem olmasının yanı sıra, Dubai metrosunun bende farklı bir anısı var.



Japonya’da görev yaptığım süre boyunca, iş gereği, “Türk ve Japon şirketlerinin üçüncü bir ülkedeki işbirliğinin en güzel örneklerinden” diye sık sık atıfta bulunduğum proje, gerçekten de dünyanın en modern raylı ulaşım sistemlerinden...



Bilim kurgu filmlerden fırlamış bir Dubai metro istasyonu


Yüksek bir platform üzerinde sürücüsüz hizmet veren, “ekonomi” ve “bizinıs” vagonlarının ayrı olduğu, uzay üssü misali istasyonları ile ilgi çeken bu güzelim metroya yerli halkın pek rağbet etmediğini göreceksiniz. Daha iyi ya işte, makinist olmadığı için vagonun en önüne kurulun, ve tahminimce, inşaat kumu sıkıntısı çekilmediği için, durmaksızın birbiri arkasına yükselen inşaatların arasından süzülerek keşfedin bu sanal alemi...



Dikkat : Şehrimiz sürekli inşa halindedir. Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü özür dileriz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"