Ayol Teknoloci

Bundan birkaç yıl önce 50cent namıyla maruf rapçi kardeşimiz “Ayo Teknoloji” diye bir şarkı yapmış, bir süre sonra Milow bu şarkının cover’i, özellikle kan ter içindeki video klibi ile müzik kanallarını darmadağın etmişti. İsmine baktığımızda günümüz teknolojisine bir sitem gönderecekmiş gibi duran şarkı, hayli erotük klibi ile hepimize teknolojiyi falan unutturdu. Yine de şarkının bir yerlerinde şöyle diyorlardı:

Aayooh
I'm tired of using technology
I need you right in front of me

Vallahi biz de yorulduk teknolojiyi kullanmaktan! Hani teknoloci hayatı kolaylaştıracak, bizi yormayacaktı? Hadi oradan, külahıma anlat! 
Aslında şarkı ve video klibin ne konuyla, ne de teknolojiyle ilgisi var; sırf reyting amaçlı koydum sayfama...
Teknolojinin, özellikle iletişim teknolojisinin başımıza ne çoraplar öreceğinin ilk işaretlerini bir panelde tanıştığım hukukçu bir arkadaş anlatmıştı. İkimizin de konuşmacı olduğu panelin kahve arasında birlikte “akıllı” telefonlarımıza gömülmüş, modern mobbing’in “nimet”lerinden faydalanıyorduk. Akıllı telefonlarımız bize akıl verirken ben de teknolociden yakınmıştım.

Arkadaş, babasının da hukukçu olduğunu ve yıllar önce uluslararası anlaşmalarla ilgili çalıştığını anlattı. Babası emekli olmadan bir süre önce, “faks” diye bilinen gavur icadı keşfedildiğinde adamcağız bunalımlara girmiş ve “bizim mesleğin tadı kaçtı, artık çalışılmaz” demiş. Arkadaşım sebebini sorduğunda “eskiden bir anlaşma metnini hazırlar postaya verirdik. Posta ABD’ye gidecek, inceleyecekler, düzeltip bize gönderecekler, üç hafta geçerdi... Şimdi faks icat oldu, ertesi güne yolluyorlar, bitti artık bu meslek” şeklinde cevaplamış. 
Valla, saygıdeğer beyefendi halen yaşıyor ve e-mail, uzaktan erişim, sosyal medya gibi teknolojilere şahit oluyorsa birkaç günde bir sol tarafına inme iniyordur! Müjdeler olsun ki artık hayatlarımızı “çevirim içi” yaşar olduk, hasretinden eskittiğimiz prangaların yerini tuvalette bile rahat bırakmayan ukala telefonlar aldı!

Teknoloji yıllarca hayatımızı kolaylaştıracak, bize daha çok serbest zaman yaratacak, yaşam kalitemizi ve keyfimizi artıracak bir unsur gibi empoze edildi. 20. yüzyılın naif çizgi filmleri hep bu paralelde propaganda yaptı; Jetgilleri hatırlasanıza, teknoloji sayesinde elimizi sıcak sudan soğuk suya sokmayacaktık, robotlar, bilgisayarlar falan işlerimizi hallederken biz krallar gibi yaşayacaktık!
İlk başlarda teknoloji, hayran bırakan eziciliği, akıllarımızın almadığı üstünlüğü ile uzlaşmacı ve sevimli gözüktü: “Bak, işyerindeki e-postanı evden de görebileceksin. Pijamanı bile çıkarmadan patronunu yanıtlayabileceksin”. Dedik ki, “Aman ne güzel, sıcacık evimden ona buna laf yetiştirebileceğim...” Dur bakalım, o sıcacık evi dar edecekler sana, haberin yok daha...

Bir süre sonra, iş ile ev ve özel hayat arasında sınırlar eridi: “Madem ki her dakika işyeri e-postanı kontrol edebiliyorsun, o zaman o dakika cevaplandır bakalım”. Bir süre sonra ismi cancanlı, yüce şirketlerde çalışan arkadaşlarımdan yakınmalar başladı. Hepsi “akıllı” telefonlar kullanmaya mecbur bırakılmıştı ve günün herhangi bir saati gelen mesajı 15 dakikada cevaplandırmak gibi bir zorunlulukları vardı. Gece uyurken, tatilde veya tuvalette büyük abdestini icra ederken de...

Bir arkadaşım bana tatilde denize giremediğinden, aklının plajdaki telefonda kaldığından, ya uyurken gelen mesajı duyamazsa diye geceleri uykularının kaçtığından yakınınca felaketin boyutları ortaya çıktı: Ayooo Teknoloji!
Tabii teknoloji bize bir de HER an HER bilgiye ulaşabileceğimiz duygusunu yaşatıyor. Bizden ziyade yöneticilerimize... Onların nazarında, dünya üzerinde var olmuş HER bilgi internette mevcut ve sen talep edilen herhangi bir bilgiyi 15 dakika içinde bulamıyorsan idiotun tekisin! Hazreti google amcanın bilemeyeceği hiç bir şey olamayacağından, bulamadığın her bilgiden sen suçlusun!

Tabii google dışında her türlü ofis yazılımı, hatta basit programlama dilleri de başımıza musibetler açmaya devam ediyor. Yine yöneticilerimiz istedikleri herhangi bir raporlama, tablolama, analiz gibi çalışmanın excel’de 15 dakikada yapılabileceğine iman etmişler. Eskiden kendilerinin bir ay içinde hazırlayabildiklerini böbürlenerek anlattıkları bir çalışmayı şimdi 15 dakika içinde hard copy, soft copy vesaire istiyorlar. Yahu tamam, excel falan iyi hoş da, boyacı küpü müdür yani?

Sorun tabii ki teknolocinin gelişimi ile yarattığı beklentinin arasında var olan, ve gün geçtikçe açılan uçurum. Yani, teknoloji size on birim kolaylık sağlıyor, ama sizden beklenti yüz birim artıyorsa, eskisine göre 10 kat beter pozisyona düşüyorsunuz! Teknoloci size “bu da mümkün” dedikçe, sizden “bunlar, bunlar ve hatta bunlar” da bekleniyor.

İşin kötüsü, siz bazı şeylerin olamayacağını akılcı bir şekilde anlatmaya çalışsanız da, teknolocinin ezici üstünlüğü ve her şeyi mümkün gösterir küstahlığı ile karşılaşıyorsunuz. “Benim 3 yaşındaki yeğenim feysbukta 25 foto galeri oluşturmuş, sen 3 tane tablo mu düzenleyemiyorsun” muamelesi görüyorsunuz.

Tabii sorun “iş” hayatı ile sınırlı değil; bir de sivil hayat ve sosyal medya var. Sosyal medyada yer almayana yakında nüfus kağıdı, ikametgah ilmuhaberi vermeyecekleri gibi; yükümlülüklerinizi yerine getirmezseniz “asker kaçağı” benzeri “sosyal kaçak” durumuna düşecek ve sosyal cezanızı çekeceksiniz!

Örneğin ben de blog sayfam ile az çok bilinmemden dolayı, bir miktar yazılara ara versem “abi hayırdır, iki aydır yeni yazın yok” benzeri tepkiler alıyorum. Bu aleme girmişsen gereklerini yerine getireceksin! Örneğin, feysbuk’ta “layk” etmen, twitter’da “retweet” etmen gerekenleri ihmal etmeyeceksin!
 Eğer bir arkadaşın seni feys’te etiketlerse yorumunu hazır edeceksin. Zaten 10 dakika içinde yorumunu yazmazsan, seni mutlaka dürtecektir. Baktı cevap yok, twitter üzerinden laf atacak, hatta sana “hashtag” açacaktır. Olmadı, bir de instagram’a resim yükleyecek, halen senden tepki gelmezse whatzapp’dan mesajlayacaktır. Yine tıs yoksa, daha konvansiyonel yöntemlere başvurarak SMS atacak, olmadı son çare cepten arayacaktır:

-         “Lan oğlum, öldün mü, kaldın mı? Yarım saat önce feysbuk’ta seni etiketledim, halen senden bir ses yok? Ayran uygulaması indirdik, ayrı mı düştük? Yok yani, fotoğrafını layk etmeyeceksen seni arkadaşlıktan çıkarayım...”
-         “Yok bişey pampa, hacet gideriyordum ondandır”
-         Bahaneni yesinler, tuvalette wayfay çekmiyor mu sanki?

Yaa, bir de bozulurlar işte. Güzel bir tweet atmıştır, sen onu retweet etmemişsindir... Instagramını atlamışsındır... Çocuğunun resmine “ayyy, çok şirinnn” yazmamışsındır... “Haydi arkadaşlar, ekteki resme en az 10.000 beğeni bekliyoruz” çağrısına kulak asmamışsındır. Hadi bakalım, ayıkla pirincin taşını! Hemen aranızdaki ilişki “complicated” olarak güncellenir!

E kardeşim, bundan 10-15 sene önce üç ayda bir görüşüyorduk? Henüz telesekreter denilen alet kral iken sana mesaj bırakmıştım da, beni bir ay sonra aramıştın? Şimdi beni dürttün mü 5 dakika içinde tepki bekliyorsun! Teknoloci, Ayol teknolociii!


Hadi bakalım, yok mu bu yazıyı beğenecek en az 100.000 teknolojisever?  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"