Japon Yapmış İzmir'de

9 Mart, İzmir'in Japon İşgalinden Kurtuluşu

Galiba başlıkta bir iki hata yaptım; Mart yerine Eylül, Japon yerine de Yunan olacaktı sanırım... Neyse, o kadar kusur shogun kızında da olur diyerek başlığı açıklayayım; 9 Mart pazar günü İzmir'de verdiğim konferansta konu Japonya olunca yine kendimi kaybettim ve anlattıkça anlattım. Bir saat olması planlanan söyleşi 1,5 saate vurduğunda, kuvayı milliye birlikleri konuşmacıyı Alsancak sahilinden denize dökerek İzmir'i Japon işgalinden kurtardı. (Bir düzeltme daha yapayım; tabii ki misafirperver ev sahiplerim bana hiç bir şekilde müdahale etmeseler ve çok büyük bir ilgiyle dinleme nezaketini gösterseler de bir yerde nokta koymak gerekiyordu tabii...)
Aldım sazı elime, susturabilene aşk olsun!

Konuyu baştan alacak olursam; Japon Yapmış serisi, hak ettiğinin üstünde bir teveccühle yurdu dolaşmaya ve Japonya'yı tanıtmaya devam ediyor! Bu seferki durağımız, Türkiyemizin incisi Gaijin İzmir! Efendim, İzmir'e neden gaijin dedik, kısaca anlatalım; malumunuz, "gaijin" Japonca'da yabancıları nitelemek için kullanılan, gaikoku-jin (yabancı ülke vatandaşı) kelimesinin biraz argo bir kısaltması, ve ben her zaman "gaijin"in en yakın Türkçe karşılığının "gavur" olduğunu iddia etmişimdir. Gavur ile İzmir'in ne alakası var derseniz, ben o topa girmeden konuyu değiştireyim...

Öncelikle, İzmir'de Japonsever hemşerilerim ile buluşmama vesile olan JİKAD (Japonya İzmir Kültürler Arası Dostluk Derneği)'ne çok teşekkür etmek isterim. JİKAD, yaklaşık 5 yaşında, nispeten genç bir dernek olsa da, kısa ömrüne birçok faaliyet sığdırmış, Japonya'yı tanıtmak, kültürel ve dostane ilişkileri geliştirmek için gönüllülük ve fedakarlık esasıyla çalışan, oldukça etkin bir dernek.
İzmir'li Japonsever arkadaşlarıma samimiyet ve misafirperverlikleri için çok teşekkür etmek isterim...

JİKAD, geçtiğimiz hafta sonu yoğun bir etkinlik takvimi ile 2014'e hızlı bir giriş yaptı. 7-9 Mart tarihleri arasında "İzmir'de Sakura Esintisi" başlıklı 3 günlük faaliyet maratonunda, Japon filmleri gösterimi, teknik ve kültürel konularda seminerler, sergiler, Japonca konuşma yarışması, Japonya tanıtım blog yarışması organize edildi. Japonya'nın İstanbul Başkonsolosluğu ve Türk Japon Vakfı'nın yanı sıra, çeşitli Türk ve Japon firmalarının da desteklediği organizasyon İzmir'de tsunami etkisi yarattı...

JİKAD Başkanı ve bazı üyeleri ile kitaplarım yayınlandığından beri bir e-dostluğumuz var. Daha önce yüz yüze tanışma fırsatı bulamamış olsak da sosyal medya aracılığı ile yakın bir irtibat halindeydik. Daha önce de beni İzmir'e davet etmişlerdi, ancak gitme fırsatı bulamamıştım. JİKAD üyelerinin derin teveccühleri ve bu büyük organizasyonda Japonya'yı tanıtan bir sunumu benim yapmamı istemelerinden büyük mutluluk ve gurur duydum!

9 Mart günü (İzmir için) oldukça soğuk bir havada, etkinliğin yapılacağı DESEM (Dokuz Eylül Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi)'ne intikal ettik. O gün yapılacak olan Japonya blog tanıtım ve Japonca konuşma yarışmalarının katılımcıları heyecanlarının doruğundaydı.
JİKAD Başkanı Arzu Hanım ile birlikte, TJV Başkanı Sn. Sadıklar ve Japonya'nın İstanbul Başkonsolosu Fukuda San'ın konuşmaları...

Açılışta Türk Japon Vakfı'nın saygıdeğer Başkanı Cafer Tayyar Sadıklar Bey, Japonya'nın İstanbul Başkonsolosu Keiji Fukuda Bey ve JİKAD Başkanı Arzu Yücel birer konuşma yaparak ortamı ısıttılar. Ardından,Japonya tanıtım blog yarışması katılımcıları tanıtıldı. Ben de ilginç bir sunum izleme fırsatı buldum; yarışmacılar üç sayfalık bir blogda ilgi duydukları herhangi bir Japonsal konuyu işliyorlardı.

Origami'den Japonca öğrenmeye; samuraylardan Japon sinemasına; aikidodan mangaya bir çok değişik konuyu araştıran genç katılımcılar çok ilginç detayları yakalamışlardı. Gönül verdikleri kültürle ilgili yaptıkları araştırmalar gerçekten takdire değer...
Japonca bilmeden "Japonca Konuşma Yarışması" afişi önünde poz vermek...

Ardından, İzmir'de ilk kez düzenlenen Japonca konuşma yarışması yapıldı. Jüri üyeleri, Japonya'nın İstanbul Başkonsolosluğundan, Türk Japon Vakfından, Çanakkale 18 Mart Üniversitesinden gayet güçlü bir ekipti. Yarışmacılar, kendi seçtikleri konuda kısa bir konuşma/sunum yaptıktan sonra, o anda sorulan soruları da cevaplayarak terletici bir sınav verdiler.

Yarışmadan sonra, Japonya'ya gittiğim ilk günlerden beri tanıdığım arkadaşım, Türkiye'de Japonca konuşan bir isim dendiğinde ilk akla gelenlerden İnan Öner'in Japonca Konuşmak üzerine söyleşisi geldi. Japon edebiyatçıların eserlerinden verdiği örneklerin tınısı bile Japonca bilmeyen bendenizi etkiledi.

Ardından iki yarışmanın sonuçları açıklandı ve ödül töreni başladı. Japonca konuşma yarışmasını kimono üzerine yaptığı konuşma ve canlı sunum ile Büşra Temuçin kazandı. TJV yetkilisi Shunsuke Hirakawa, tüm yarışmacıların performansını değerlendirerek onlara büyük bir katkıda bulundu.
9 Eylül Üniversitesi DESEM Merkezi yıkılıyor!

Blog yarışmasının sonucunun açıklanması ve ödülün takdimini benden rica etmelerinden ayrıca gurur duydum! Bir hafta önce yutkunarak oscar ödüllerini izlemiş bir kulunuz olarak, kısa bir konuşma yaparak kapalı zarfta gelen sonucu açıklamak bir miktar egomu şişirdi tabii ki. Eh, alışmadık mabatta mawashi durmazmış tabii ki (hadi bakalım japoncacılar, araştırın anlamını), ama yine de elimize gözümüze bulaştırmadan görevimizi yapmaya çalıştık.

Kısa konuşmamda tabii ki küçük bir blogger'lık vurgusu yaptım. Hem Japonya'yı tanıtmak, hem de 7 yıldır bir blog sayfasını sürdürmeye çalışmak çabalarımdan girizgahla, yarışmacı arkadaşların da bloglarının kalıcı olmasını rica ettim. Ve sonunda "Ha-Fu" (yarım, yüzde elli) konulu blogu ile yarışmayı kazanan Sümeyye Topaloğlu'na hediyesini vererek "end dı oskar goğs tuuuu" hayalimi gerçekleştirdim!
Sümeyye'nin "ha-fu" başlığına küçük bir itirazım var; Doğu Asya genleri, batılılara göre daha baskın olduğu için sonuç hiç bir zaman "half" olmuyor; ibre %75 falan Japonya lehine dönüyor :))

Blog yarışmasına katılan tüm yarışmacılara son yazdığım kitabın hediye edilmesi beni çok mutlu etti. Doğrusu, bu hediye yarışmacılardan çok bana bir hediye oldu sanki. Kitaplarımın Japonsever, emin ellere gittiğini görmek güzel bir duyguydu.

Ardından, günün ilerleyen saatlerinde sıra benim yapacağım sunuma geldi. Salonun halen dolu olması, izleyicilerin hemen hepsinin yerlerinde oturması beni sevindirdi ve aldım sazı elime... Sonrası, giriş paragrafında da anlattığım gibi, sonu gelmez bir eziyet şeklinde gelişti. Daha önce de blogumda yazmıştım; benim standart bir Japonya sunumum 8 saat civarında sürüyor, ama İzmirli hemşerilerimin ruh sağlığını düşünerek 1,5 saate sıkıştırdığım "özet" bir sunumla bu seferlik onların hayatını bağışladım.

Bu etkinlik sayesinde JİKAD üyeleri başta olmak üzere İzmirli Japonseverlerle sohbet etmek, üniversiteden arkadaşlarımı görmek, kuzenlerimle buluşmak, sırtçantalılar'ın kurucularından, İzmir'in en aktif gezgini Engin Kaban ile tanışmak, daha önce sadece facebook üzerinden "like" ettiğim arkadaşlarımla yüz yüze görüşebilmek bana güzel bir gün yaşattı.


















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"