Yüksek Teknoloji Suşi Trenleri

Japon Yapmış, Hatta Biraz da Ölçüyü Kaçırmış...

Japonya denilince gözünüzün önünde akıllara ziyan yüksek teknoloji uygulamaları mı beliriyor, yoksa güzelim suşilerin kol gezdiği geleneksel lokantalar mı? Merak etmeyin, her şeyin tıkır tıkır işlediği gelişmiş bir ülkede yaşamaktan canı sıkılan, ve can sıkıntısından kendilerini fantastik icatlara vuran Japon kardeşlerimiz sayesinde iki deneyimi bir arada yaşayabileceksiniz.

Şimdi bir parantez açıp Japonya’da suşi yemek isteyenlerin yaşadığı genel problemden bahsedeyim. Geleneksel bir suşi lokantasında dil bilmemekten ve suşi çeşitlerini tanımamaktan kaynaklanan sıkıntı yabancıların en önemli sorunudur. Gaijin milleti (yani, Japonların gözünde gavurlar) onlarca çeşit suşi arasından ağız tatlarına uygun olabilecekleri bilemez, bilse de sipariş edemezler. İşte, bu zavallı gaijinler için en pratik çözüm, bir kaiten sushi (konveyör bant suşici) restoranına gitmektir.
Kaiten sushi, özellikle gavurlar rahat suşi yiyebilsin diye icat edilmiş değildir tabii; Japonların yemek olayına ille de teknolocik bir fantezi katma konusundaki ısrarları sonucunda ortaya çıkmış bir uygulamadır. Konveyör suşiciler, önceden hazırlanmış suşi tabaklarının yürüyen bantlar üzerinde döndüğü restoranlardır. Kaiten suşi barlarda Japonca konuşmaya veya suşi çeşitlerinin ismini bilmenize gerek yoktur; balıklar önünüzden geçit töreni yaparken gözünüze kestirdiğinizi kapmanız yeterlidir. Naçizane tavsiyem, böyle bir yere girince yürüyen bandın başına yakın yer tutmanızdır; yoksa gözünüze kestirdiğiniz ve size doğru gelen leziz bir suşi tabağını önünüzdeki rakibiniz kapabilir. Tabii kaiten suşicilerde bile, racona aşina iseniz, kişisel siparişlerinizi peçeteye yazarak şefe ulaştırabilirsiniz.
Kaiten suşicilerin bir diğer avantajı oldukça ucuz olmaları. Siparişe göre üretim yerine, seri imalat yapan kaiten suşiciler maliyet açısından avantajlıdır. Ancak, kaliteden ve hijyenden ödün verildiğini düşünmeyin sakın; konveyör üzerinde birkaç tur dönmüş ve kendini müşterilerilere beğendirememiş “bayat” suşiler hemen banttan indirilir (bayat dediğim de en fazla 20-30 dakikalık suşiler).

Kaiten suşi modeli Japonya’da çok tutulunca ABD, İngiltere, Fransa ve Avustralya gibi ülkelerde de yaygınlaştı. Su akan kanalların üzerinde gezinen küçük kayıklardan minik tren maketlerine kadar değişik “taşıyıcı”ların tasarlandığı kaiten suşi barları dünya çapında popüler hale geldi.
Tabii Japon rahat durur mu? Konveyör bant suşi restoranları tasarladı, yaygınlaştırdı, ama ille de başımıza icat çıkarmaya, daha ne yapabilirim diye kastırmaya devam edecek... Teknoloji fetişizmini suşicilere dayatmak için yeni projeler ve NASA’nın aklına gelmeyecek über teknolojiler geliştirildi.

Ardı arkası gelmez AR-GE çalışmaları sonucunda “E” şeklinde konveyörlerin restoranlarda optimum kullanım alanı sağladığı, konveyörün altındaki bir bant ile kirli tabakların otomatikman bulaşıkhaneye gönderildiği, hangi tabağın hangi müşteri tarafından alındığının çipler yardımıyla tespit edildiği, yine tabaklara yerleştirilen çipler sayesinde müşterilerin ödeyeceği tutarın otomatik hesaplandığı, suşi tercihlerinin bilgisayarlar tarafından izlenerek veri ve istatistiklerin sürekli analiz edildiği çözümler Japon milletini tatmin  etti mi?
Tabii ki hayır! Japon milleti ille de “cutting edge” teknolojiyi kaiten suşi barlara uygulamak zorundaydı. Mutlaka milli gururları olan bir teknoloji ile suşicileri taçlandırmalıydı. Mesela... hızlı tren (shinkansen) teknolojisine ne dersiniz?

O zaman, “Japon yapmış, hatta kayışı koparmış” dedirtecek bir suşi restoranını ziyaret edelim. Methini duyduğum bir suşiciyi ziyaret etmek için geçen günlerde Shibuya’nın labirentvari sokaklarına daldım ve “Uobei” namıyla bilinen fütüristik restoranı buldum!
Eğer Makina Mühendisliğinden yüksek lisans diplomanızı gösterebilirseniz sizi müşteri olarak kabul edebilirler...
Restorana öyle destursuz girmek mümkün değil tabii ki... Önce sizi bekleme sandalyelerine alıyorlar, tipinize bakıyorlar, yüksek teknolojili bir suşi barında yemek yiyebilme becerinize dair bir tahminde bulunuyorlar. Eğer amatör pilot bröveniz falan varsa gösterebilirsiniz, çünkü ilk elemeden geçerseniz sizi uçak kokpiti gibi bir yere oturtacaklar.

Bilgisayardan uygun bir yer seçtikten sonra, elinize yer numaranızı tutuşturup sizi mekana salıyorlar. Suşi bar, birbirine paralel 15’er kişilik 6 hattan oluşan, 90 yolcu kapasiteli bir uzay mekiğine benziyor. Hatta, suşi mekiği diyebiliriz.
Uçuş ekibi yemeğe hazır!
Yerinize oturup şaşkın şaşkın önünüzdeki ekranlara, kumandalara bakıyorsunuz. Neyse ki ekranın bir köşesinde “dil” seçeneğini fark ediyorsunuz ve hemen İngilizceye geçerek asgari iletişim şartlarını oluşturuyorsunuz. Önünüzdeki teknolocinin soğukluğu sizi korkutsa da, ekranda beliren sıcacık, insancıl bir mesaj ortamdaki buzları eritiyor:

“Çorba içen mi gurban?”
"Abime sıcacık bir tas çorba getireyim!"
Birden bire kendinizi memleketinizdeki bir kamyoncu lokantasının samimiyetiyle sarmalanmış buluyorsunuz. Masaya oturan herhangi bir insan evladına önce sıcacık bir çorba teklif edilmesi üzerinizdeki baskıyı kaldırıyor ve çorbayı sipariş ediyorsunuz.
O hızla geçen neydi öyle?? Plakasını alabildiniz mi?
O sırada önünüzden bir “tren” geçiyor ve ne olduğunu anlamadan (teşbihte bir hata olmasın), öküz gibi trene bakıyorsunuz. Hızla geçen trenin plakasını alamasanız da, suşi nakliyesi ile görevli minyatür bir vagon olduğunu algılayabiliyorsunuz.

Miso çorbası ile içinizi ısıttıktan sonra, kokpitteki kumandalara saldırıp suşilerinizi seçmeye başlıyorsunuz. Bir süre sonra, ayped kullanmada orta derece tecrübe ve beceriye sahip herhangi bir mahlukun bu sistemi rahatça kullanabileceğini fark ediyorsunuz. Suşilerinizi ismine, resmine, içeriğine göre rahatça seçip siparişinizi verebiliyorsunuz. Bir tren aynı anda üç suşi tabağı taşıyabileceğinden üçerli gruplar halinde sipariş verebilirsiniz.
Hadi bakalım, suşilerden suşi beğen!
Sonra, oturduğunuz yerde önünüzden hızla gelip geçen suşi vagonlarını seyretmeye dalıyorsunuz. Üç katlı bir tren hattı 15 kişilik müşteri grubuna hizmet ediyor. Vagonlar, manyetik bir sistemle sessizce kayarak ilerliyor ve siparişi veren müşterinin önünde zınk diye duruyor. Sonuçta Japon yapmış; ray üzerinde ilerleyen hızlı trenlerin bile vatandaşı kesmediği, manyetik alanlar arasında trenlerin hiç bir yere temas etmeden 00 km. hızla uçarak ilerlediği “maglev” sistemini geliştiren bir milletin suşi restoranlarını teknolojiden mahrum tutması beklenemez.
Ton balıkları dört numaralı perondan hareket eden ekspres trene binmişler bile...
Siz bu düşüncelere boğulmuşken vagonun biri önünüzde sert bir fren yapıyor. A-aa, az önce sipariş ettiğim karides tempuralı suşim gelmiş! Hemen tabağı önüme çekip yumuluyorum. Ama biraz sonra bir aksaklık olduğunu hissediyorum; sistem sanırım tıkandı, çünkü benim suşiyi getiren vagon halen önümde duruyor ve diğer siparişleri aksatıyor!

Ah işte, şaşkın bir gaijin Japonların hassas sistemini alt üst etti bile. Meğerse, tabağımı aldıktan sonra boş vagonu göndermek için önümdeki sarı düğmeye basmam gerekiyormuş. Zaten aşağıdaki resimde göreceğiniz gibi, düğmenin üstünde sinirli bir Japon resmi var! Kusura bakmayın Japon kardeşlerim, hayatımda hiç uçak falan kullanmadım ki... Neyse, boş vagonu gönderiyorum ve sistemin önü açılıyor.
Ulan şaşkın gaijin, bas şu düğmeye de tren istasyonuna geri dönebilsin! 
Önümden hızla geçen suşileri Selçuk Erdem ineği keyfiyle seyrederken, uçsuz bucaksız menüde karşıma çıkmayan bazı suşi çeşitlerini Japon hemşerilerimin sipariş ettiğini görüyorum. Normal bir kaiten suşi bar olsa, önümden geçen güzel bir suşiye hemen el atabilirdim, ama burada racon farklı; o suşi artık başkasına yar olmuş durumda...
Türk'ün aklı hemen sistemin açıklarından faydalanabilir miyim diye düşünmeye başlıyor...
“Lütfen vagon hattının üzerine herhangi bir cisim koymayın” yazısı aklıma Red Kit’in maceralarını getiriyor. Hani Daltonlar tren soymak için tren hattını kütüklerle kapatır ve treni yoldan çıkarırlar ya... Ben de acaba hashiler ile (yani, yemek yemek için kullanılan çubuklar) tren hattını bloke etsem ve elalemin sipariş ettiği leziz suşilere el koysam mı? Nasılsa hesabı başkasına yazılmış olacak :))

Anarşik fikirlerimden sıyrılıp birkaç parça suşi daha sipariş ediyorum. Kısmetime düşen suşi tabağı, vagonun üzerine yampiri yerleştirilmiş bir şekilde geliyor. Süper teknoloji ve tam otomasyonun hakim olduğu bu nezih lokantamızda bile, insanoğlunun kaçınılmaz hata payını gözlemlemek içimi rahatlatıyor doğrusu...
İşte sonunda Japon Yapamamış! Tabağı kompartımanına isabet ettirememiş! 
Karnınız doymaya başladığında ekranınızın ilgili menüsünden şimdiye kadar ne suşiler yediğinizi, size kaça patlayacağını görebiliyorsunuz. Karnınız iyice doyduğunda, “hesabımı kes” düğmesi ile adisyonunuzu kapatıp yer numaranızla kasaya seğirtiyorsunuz. Kasa çoktan hesabınızı kesmiş bile; ödemenizi “eski usul” yaparak dükkanı terk edebilirsiniz.
Altı üstü birkaç parça suşi tıkınmanın gelebileceği fütüristik düzeye hayret ederek midenizi ovuşturuyorsunuz. Bu Japon milletindeki iflah olmaz teknoloji fetişi devam ettikçe bir sonraki adım, yer çekimsiz ortamda, geyşa kılıklı robotların 3-D printerlarla hazırladığı suşileri yiyormuş gibi yaparak lezzetlerini beyninizde simule edeceğiniz restoranlar olacak... Ittadakimasss....  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"