Gezgin Gözüyle...

Bazen arkadaşlarımla sohbet ederken bana, sanki yazarmışım gibi,  “Eeee, yeni kitap yazmıyor musun” diye soruyorlar. Yarattığım bu yanıltıcı imaj bazen beni de gaza getiriyor ve onlara edebiyat camiası, yazarlar, yayınevleri, kitapevleri vb. hakkında söyleve girişiyorum. Sonra kendime geliyorum; ben yazar değilim ki, hasbel kader Japonya gözlem ve anılarımı toparlamış bir ademoğluyum…

Ama tabii ki, gezi yazılarım başta olmak üzere, yazmadan duramıyorum; Fırsat oldukça blog sayfamda, bazen dergilerde, çeşitli internet sitelerinde ve hatta kolektif kitap çalışmalarında yer almaya çalışıyorum. Ankara’da yaşadığım için de, gezi yazısı denildiğinde de ilk akla gelen mecralardan biri, Ankaralı Gezginler’in kitap çalışmaları.

Efendim, daha önce de bahsetmiştim, Ankaralı Gezginler, Ankara’da yaşayan (çok da şart değil) ve gezmeyi seven (şart) dostlarımızın oluşturduğu bir grup. Grup diyorum, çünkü dernek, vakıf vb. bir kurumsal kimliği, aidatı, üyeliği, yönetimi yok. Daha ziyade, e-posta grupları üzerinden organize olup bilgi ve tecrübe paylaşımı, sergi, yemek, bazen de gezi gibi organizasyonlar düzenlemek ve yazılı eserler çıkarmak gibi faaliyetleri var.
Grubun kurucusu ve üzerinde büyük emeği olan mimar-gezgin ağabeyim Timur Özkan, özellikle yazılı eserler konusunda son derece aktif; kendi gezi kitapları olduğu kadar, tüm üyelerin katılımıyla ortak eserler yayınlayabilmemiz için büyük bir özveriyle çalışıyor. Nitekim, Eskişehir’in Türk Kültür Dünyası Başkenti olduğu 2013 yılında gerek Eskişehir üzerine, gerekse de Balkanlar’dan Japonya’ya türk Dünyası üzerine gezgin gözüyle iki kitap derleme projesini geliştirdi.

Kitaplar çeşitli sebeplerden o yıl içinde basılamamış olsa da, Timur ağabey (tabii ki) olayın peşini bırakmadı ve iki kitap da kitapçılarda yerlerini aldı. Kitaplar hazırlanırken benden de bu yayınlara katkıda bulunmamı istediğinde “Aman Timur abi, Eskişehir üzerine, türk Dünyası üzerine bir şeyler yazmak ne haddime, benim boyumu aşar” dedim; ancak kitapların “Gezgin Gözüyle” yazılacağını vurgulayınca haddimi aşarak iki kitaba da birer küçük katkıda bulundum.
“Gezgin Gözüyle Eskişehir” kitabı için, Eskişehir’e gittiğimizde uğramadan geçmediğimiz Odunpazarı’ndaki Kurşunlu Külliyesi’ni anlattım. Külliye’nin tarihçesinden bugünkü konumuna kadar geçen tarihçesini de kısaca özetlediğim yazımda, Külliye’yi asıl ziyaret sebebimin, hemen bitişiğindeki Kırım Kültür Evi’nde çiğ (çi? çiy? Her neyse…) börek yemek olduğunu pas geçtim. İnsanı ezen, halktan uzak devasa sarayları “külliye”ye dönüştürme projelerinin konuşulduğu günlerde, bu mütevazi külliyenin sıcaklığını yaşamanızı tavsiye ederim.

“Türk Dünyası” kitabında ise, beklendiği üzere, Japonya’daki Türk Topluluğunu kısaca tanıtan bir yazı yazdım. 20. yüzyıl başlarında Rus Çarlığı ve Bolşevikler arasında tepişmenin başladığı zamanlardan itibaren doğuya, daha da doğuya göçen Kazan (Tatar) Türkleri, Japon adalarına kadar ulaşmış ve burada bir Türk-İslam topluluğu oluşturmuşlar. 1950’lerden itibaren Türkiye Cumhuriyeti kimliğine de kavuşan bu topluluğun kısa hikayesi “Türk Dünyası” kitabında yer alıyor…
Kitapçılarda ve www.kitapyurdu.com gibi online kitap satış sitelerinde bulabileceğiniz bu iki kitabı tavsiye ederim efendim…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"