Sıradaki Şarkı – ‘39

Sıradaki şarkıyı epey ihmal ettik, bari tumturaklı bir grupla geri dönelim ve Queen'den bir şarkı dinleyelim… Madem Queen dedik, tartışmasız bir numaralı albümlerini açalım; A Night At the Opera! Bildiğiniz gibi, albüm "Death on Two Legs" ile gümbür gümbür başlıyor, Freddie eski menajerlerine sövüp sayıyor… Ardından operatik parçalar kulağımızın pasını alıyor, Bohemian Rhapsody çalarken "Bismillah" diye bağırarak kendinizden geçiyorsunuz ve şöyle sakin, dingin bir parça ile huzura ermek istiyorsunuz.
Ve imdadınıza "39" yetişiyor. Akustik gitarın yumuşacık tınısı, Brian May'in sakin sesiyle ateşinizi ve tansiyonunuzu düşürüyor, ruhunuzu dinginleştiriyor. İyi de, 39 nedir? Ateşimiz mi? Tansiyonumuz mu? Hayır efendim, '39 sayısı 1939 yılını ve o yılda geçen bir bilim kurgu hikayesini konu ediyor.

Hoppala, bilim kurgu da nereden çıktı şimdi diyeceksiniz… Queen'in bilim kurguya en güzel göndermesi, dünyanın koca popoplu kızlar sayesinde döndüğünü açıklaması olmuştur. Ama bir dur bakalım, dünyanın sonu, yeni gezegen arayışları, zamanda yolculuk hakkında da bir diyecekleri olabilir:

In the year of thirty-nine
Assembled here the volunteers
In the days when lands were few
Here the ship sailed out into the blue and sunny morn
The sweetest sight ever seen
And the night followed day
And the story tellers say
That the score brave souls inside
For many a lonely day
Sailed across the milky seas
Ne'er looked back, never feared, never cried
Gördüğümüz gibi, 1939'da, henüz NASA falan yokken, bir grup kahraman yeni dünyalar bulabilmek için uzaya fırlamışlar. Kahramanlarımız, ardına bile bakmadan insanlığın kurtuluşu için büyük bir fedakarlıkta bulunmuşlar. Aslına bakarsanız, işleri yaver gitmiş ve bir yıl içinde, henüz 1939 geçmeden, iyi haberlerle dünyaya dönmüşler.

In the year of thirty-nine
Came a ship in from the blue
The volunteers came home that day
And they bring good news
Of a world so newly born
Though their hearts so heavily weigh
For the earth is old and grey

Ama o da nesi; onlar uzayda bir yıl geçirirken dünyada 100 yıl yaşanmış; astronot abimizin eşi çoktan hakkın rahmetine kavuşmuş, ortalıkta torunları falan dolaşıyor! İyi de, nasıl olmuş bu iş? Einstein'in Özel Görelilik Teoremi sayesinde! Efendim, az çok kulağınıza çalınmış olabilir, özel görelilik teoremine göre, iki izleyiciye göre zamanın akışı izleyicilerin hızına bağlıdır! Bu durum "uzaya giden ikiz kardeş" örneğiyle açıklanır; İkizlerden biri dünyada kalır, diğeri uzayda ışık hızına yakın bir hızla yolculuk yaparsa, geri döndüğünde dünyadaki kardeşini daha yaşlanmış bulacaktır.
Acaba, Brian May yıllar öncesinden Interstellar senaryosunu yazmış, Nolan da ondan aşırmış olabilir mi? Veya, bir diğer ihtimal, Brian May zamanda ileri giderek 2014 yılında Interstellar'ı seyretmiş, geri dönüp şarkıyı yazmış olabilir mi? Peki, Brian May böyle zaman yolculuklarını, göreliliği falan nereden biliyor olabilir?

Brian May dediğimiz yüce insan, müzisyen olmadan önce Imperial College of London'da fizik ve matematik okumuş, master yapmış, hatta doktoraya başlamış bir dostumuz. Ancak, büyük bir tutkusu daha var, o da müzik; babasının da teşvikiyle daha çocukken ukulele çalmış, sonra da gitara meyletmiş. Henüz genç yaşlarındayken yine babası ile birlikte oturup kendi gitarını tasarlamış; The Special Red!
İlk müzik dinlemeye başladığım gençlik günlerinde, henüz kulağım çok acemiyken bile Queen'in gitar tınısının çok farklı olduğunu fark etmiştim. Gibson Les Paul'ler, Fender Stratocaster'lar gibi efsane gitarların arasında bile bambaşka tınısıyla, Brian May'in taklit edilemez imzası gibi ışıldayan "Red Special"ı sıfırdan tasarlayan baba ve oğul ne kutsal kişiliklerdir. Brian May, sadece gitarının tınısı ile değil, muhteşem tekniği ile de kendini gösterir; her ne kadar grupta Freddie Mercury gibi bir devin arkasında ikinci adam gibi görünse de, grubun olağanüstü müzikal örgüsü Brian May'in eseridir… Gitar stili tabiri caizse minimalist ve melodiktir, kendisinden çok daha "hızlı" ve "teknik" gitaristler bile May'i ve gitarını kıskanırlar.

İşte, baba ve oğul May, kendi gitarlarını tasarladıktan sonra, Brian kendini müzik dünyasına kaptırmış, okulu ve akademisyenliği boşlamış. Baba May ilk başlarda bu durumdan hoşlaşmamış, oğlunu gaza getirdiği için kendini de suçlamış. Ama bir gün Brian'ı Queen konserinde döktürürken seyredince, oğlunun en doğru kararı verdiğini anlamış.
Brian May, Freddie'nin ölümünden sonra da müzik kariyerine devam etti. Hatta ve hatta, 1993 yılında, Guns'n Roses ile birlikte İstabul'a konsere geldi, ön grup olarak sahneye çıktı! Ben ki, fazla konser anım yoktur, bu muhteşem günde bulunabilme fırsatını yakalamıştım. Brian May'i İstanbul'da gitarını konuştururken seyretmek büyük bir keyifti!

Brian May, yıllar sonra yarım bıraktığı akademi dünyasına geri döndü ve 2007 yılında "A Survey of Radial Velocities in the Zodiacal Dust Cloud" başlıklı astrofizik doktorasını bitirerek Liverpool John Moores Üniversitesi'ne rektör oldu! Abicim, her şeyi başarmak, her boktan anlamak zorunda mısın? Bizim gibi bir yeteneği olmayan ezik vatandaşları da düşün, biraz mütevazi ol… (Neyse ki, mizahsever İngilizler, bu rektörlüğü Brian May'in Isaac Newton'a büyük benzerliğine bağlıyorlar J)
İşte Brian, müzik kariyeri sırasında astral kapasitesini '39 gibi nefis bir şarkıda kullanarak bizleri şaşırtmayı da başardı. '39, son derece sakin, akustik gitarın sürüklediği yumuşak bir rock şarkısı. Albüm kayıtlarında, geri vokallerde Freddie'yi dinliyorsunuz, ama konserlerde genelde mikrofon Freddie'nin elinde, Brian ise akustik gitarıyla "nasıl çalınır" dersi veriyor:


Bu şarkıyı en iyi nasıl dinlenir derseniz, bir yaz gecesi, gökyüzünü rahatça seyredebileceğiniz sakin bir köşeye çekilip kulağınızdaki müzikçalar'ı "sürekli çal" moduna alarak yıldızlara odaklanın ve Prof. Dr. Brain May'in doktora tezinde bahsettiği "Zodyak toz bulutundaki radyal hızlar"ı tefekküre dalın!

Don't you hear my call
Though you're many years away
Don't you hear me calling you
Write your letters in the sand
For the day I take your hand
In the land that our grandchildren knew

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"