Fotoplastikon

Varşova serimizin bu başlığı Bek Tu Dı Füçır filminden fırlamış gibi dursa da, geçmişin tozlu sayfalarına ait nostalcik bir eğlence teknolojisinden bahsedeceğiz… Fotoplastikon, Varşova’nın merkezinde halen faaliyetini sürdüren, 19. Yüzyıla ait bir stereoskop fotoğraf gösterim merkezi… Mekanın broşüründen öğrendiğimize göre, stereoskopi aynı resmi sağ ve sol göze ayrı ayrı yansıtarak, görüntülerin beyinde üç boyut hissi oluşturacak şekilde birleştirilmesi temeline dayanıyor.
Direniş yıllarında, yıkıntılar arasında henüz umudunu kaybetmemiş Polonyalı bir kadın subay

Yukarıda verdiğim bu hi-tech tanım kafanızı karıştırdıysa, en azından yaşıtlarım için, şöyle bir hatırlatmada bulunayım. Çocukluğunuzda size de hediye dilmiş olabilir, dürbüne benzer plastik bir görsel mekanizmaya, üzerinde minicik slaytlar olan ince kartondan diskler takardık. Bu zımbırtıyı ışığa yöneltip baktığımızda o güzel resimleri üç boyutlu görüp şaşırırdık. 10-12 resimli karton disklerde bazen huzur verici manzaralar, bazen de bir çizgi romandan maceralar olurdu. Bakın, hatırladınız mı:
İşte bu cihazın sanayi tipi ebatlarında olanı, 1800’lerin sonlarında Almanya’da icat edilmiş ve ismine “Kaiserpanorama” denilmiş. Cihaz, büyük bir endüstriyel kazana benzeyen, 2-3 metre çapında dev bir silindir ve üzerinde izleyicilerin kafasını dayayıp gösteriyi izleyebileceği 15-20 istasyon mevcut.
Bu müthiş icat, 1800’lerin sonlarına doğru Avrupa’da oldukça popüler olmuş ve insanlar üç boyutlu resim seyretmeye kaiserpanorama’lara akın etmiş. Bu icadın Polonya adaptasyonu ise “Fotoplastikon” isimli cihaz ile Varşova’da köklerini salmış.

Fotoplastikon’un çalışma prensibi, arkadan ışık verilen ve iki göze farklı yansıtılarak üç boyut yanılsaması yaratılan resimlerin, güzel bir müzik eşliğinde silindir şeklindeki cihazı 5-10’ar saniyelik aralıklarla ilerleyip turlayarak, seyircilere 10-15 dakikalık seanslarda hoş bir deneyim yaşatmakmış. Fotolastikon’un ilk yıllarında, Paris, Londra, Roma gibi değişik şehirlerde çekilen güzel resimlerden oluşan slayt gösterileri ile seyahat olanakları henüz fazla gelişmemiş vatandaşlara bu diyarlar tanıtılırmış.
Fotoplastikon salonları pek de öyle yavuklunuzla gidip romans yaşayabileceğiniz mekanlar değil; birincisi, tahta bir taburenin üstüne oturup gözlerinizi periskop cihazı gibi bir yere dayayarak kuvvetli ışık önünde dönüp duran resimlere odaklıyorsunuz. 21. Yüzyılın göz kliniklerindeki muayenelere benzer bir pozisyonda da 15-20 dakikadan fazlası insanı bayar zaten… Patlamış mısır yemek falan da söz konusu değildi sanırım.

Buna rağmen insanlar fotoplastikon önünde kuyruklar oluşturmuş… ne zamana kadar, Lumiere kardeşler sinemayı icat edip mertliği bozana kadar… Capcanlı, hareketli resimlerin rahatça seyredilebildiği bir alternatif fotoplastikon’un pabucunu dama atmış. Tabii filmler üç boyutlu değilmiş ama, yüz yıl içinde bu soruna da çare bulunmuş…
Savaş yılları da olsa, film artistimizin işi poz vermek!

Tabii kısa zaman içinde fotoplastikon kazanlarının çoğu hurdacıya satılmış; ama Varşova’nın merkezindeki bir salon hizmet vermeye devam etmiş… ta ki günümüze kadar! Bu ilginç deneyimi yaşamak isterseniz, dünya üzerinde halen işleyen tek fotoplastikon salonunu ziyaret edebilir, 1 avro karşılığında savaş yıllarının Varşovasına geri dönebilirsiniz…
Yüzyıl önceki fotoplastikon sahibinin torunları tarafından işletilmeye devam edilen salonda ben gittiğimde başka kimse yoktu. Tabureye tüneyip gözlerimi lenslere dayayarak ikinci dünya savaşı sırasında çekilmiş resimleri güzel bir fon müziği eşliğinde izlemeye başladım. Kafamı lenslerden kaldırıp küçük ekrana baktığımda da, o esnada gösterilen resimle ilgili açıklamayı görebiliyordum.
Varşova yazı dizim boyunca kafanızı ütülediğim savaşın büyük yıkımını bu salonda, etkileyici bir fotoğraf koleksiyonu eşliğinde görmek oldukça hoş bir tecrübeydi… İnanılmaz koleksiyonu çok yakın bir zamanda keşfedilen, Amerikalı “amatör” fotoğrafçı Vivian Maier’in fotoğraflarını fotoplastikon aracılığı ile seyretmenin ne kadar etkileyici olabileceğini düşünüp bu parlak fikrimi kendime sakladım.

Bu fotoplastikon salonu yıllara direndiği gibi, direniş hareketine de ev sahipliği yapmış… Nazi işgali esnasında birçok direnişçi bu salonda buluşup gizli görüşmelerini gerçekleştirmiş. Savaş sonrasının komünist yönetimi esnasında da benzer bir misyon edinmiş burası; rejim karşıtı aydınlar, sanatçılar ve akademisyenler fotoplastikon salonunda toplaşmışlar, hem hasretle Demirperde gerisindeki batı dünyasının fotoğraflarını seyretmiş, hem de caz dinleyerek dertleşmişler…
Chopin’in kalbinin gömülü olduğu “Kutsal Haç” Kilisesi’nin savaş yıllarındaki görüntüsü

Salon, Kültür ve Bilim Sarayı’nın hemen karşısında, oldukça merkezi bir yerde olduğundan vakti dar Varşova seyyahları için bile uygun bir ziyaret alternatifi… Salonda belli bir seans sistemi yok; bizim 70’li yıllardan kalan “üç film birden – devamlı” konseptine benzer şekilde fotoğraflar aletin içinde sürekli dönüp duruyor, gidip bir yerinden gösteriyi yakalıyor, bıkana kadar izleyebiliyorsunuz. “Üç film birden” dediğime bakmayın; salonumuz aile salonu, yerlerde talaş, havada ter kokusu yok! 

Varşova Fotoplastikon Salonu’nun ilk sahibi olan Joseph Usta’nın, sonradan şair olan oğlu tarafından yazılan güzelleme ile yazımızı bitirelim efendim:

In the Photoplastikon Drum

The gears turn, the rods are raised
From one cog to the next, they transfer the driving force
Of yesterday, further, ever further
Through the stream of cars, through the clatter of trams,

Mr. Joseph invites us
On a journey that for a century
Has lasted just twenty minutes
The gears turn, the rods are raised

To the accompaniment of music the pictures roll on,
All this is for you, dear viewer,
The giant drum turns slowly,
Like the cosmos, back to to the world of the past

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"