Sıradaki Şarkı: Wrapped Around Your Finger

Epeydir ara verdiğimiz sıradaki şarkı serimize nefis bir parça ile devam ediyoruz; The Police grubunun Synchronicity albümünden “Wrapped Around Your Finger”. O da ne demek diye düşünebilirsiniz, ama sakın google translate ile anlam aramaya kalkmayın, yoksa “parmağın dolama olmuş evladım” gibi absürd tefsirlerle karşılaşabilirsiniz; halbuki şarkımız çok daha derin manalar, kadın erkek ilişkilerinde çözülemeyen sırlar ve çekişmeler içeriyor…
Efendim, “wrapped around your finger” çok katmanlı analojilerle örülü; parmağınızı süsleyen bir yüzükten tutun da, kenar mahallelerimizde duyabileceğiniz “o sürtük var ya, herifi parmağında döndürüyor” şeklindeki benzetmeler parçamızın ilgi alanına giriyor. Şarkımızın sözleri bayağı çetrefilli; çünkü o “Sting” olacak Gordon Matthew Thomas Sumner İngiltere doğumlu bir İngilizce öğretmeni; haliyle dile, edebiyata meraklı ve yetenekli bir arkadaş. Bizim gibi İngilizceyi Mr. & Mrs. Brown çiftinden öğrenmiş zavallılara hiç acımadan şarkı sözlerine basmış edebiyatı, mitolojiyi, alegoriyi, ironiyi; o yüzden şarkımızı yavaş yavaş, sindirerek dinlemekte fayda var:

You consider me the young apprentice
Caught between the scylla and charibdes,
Hypnotized by you if i should linger
Staring at the ring around your finger

Şarkımız, yaşlı ve tecrübeli bir kadın ile ilişkiye giren bir gencimizi anlattığı için daha ilk mısrada “Küçük gördün de Karamürsel sepeti mi sandın” serzenişi ile başlar ve daha ikinci mısrada Yunan mitolojisine girerek scyilla ve charibdes’in efsanesine gönderme yapar…

Parantez açalım; Scylla, Messina Boğazı’nın bir kıyısını mekan tutmuş, altı başlı bir deniz canavarıdır (evet, doğru tahmin ettiniz, Sicilya’da…) Charibdes ise, boğazın diğer tarafındaki güçlü bir girdaptır. Birbirine o kadar yakınlardır ki, herhangi bir denizci ikisinden birine yakalanmadan boğazı geçemez. Homeros’un Odysseus’u buradan geçerken Scylla’ya yakın kalmayı tercih eder ve altı başlı canavara altı denizcisini kaptırır; ama bütün geminin girdapta batmasından iyidir. O gün bugündür klasik edebiyatta deyim olarak kadro alan bu ikili, güzel Türkçemize “iki ucu boklu değnek” veya “aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık” şeklinde yerleşmiştir.
Konuyu dağıtmayalım; genç arkadaşımız, gem vurulamaz tutkuları ile evli ve büyük bir kadına tutulmanın tehlikeleri arasında bocalamaktadır:

I have only come here seeking knowledge,
Things they would not teach me of in college
...
I will listen hard to your tuition
And you will see it come to it's fruition

Arkadaşımız olayın “eğitim” niteliğini fark etmiştir; okullarda öğretilmeyen, LYS’lerde falan sorulmayan bir müfredatın içine girecektir. Havada The Graduate filminden bir Dustin Hoffman/Anne Bancroft yakınlaşması hissedilmektedir (aman, Mrs. Robinson şarkısına girmeyelim) ve gencimiz, olgun aşkının parmağında oynatılmaya hazır kıvama gelmiştir:

I'll be wrapped around your finger
I'll be wrapped around your finger

Evet, şarkımızın ismine geldik; kadın kahramanımız genç sevgilisini “parmağına dolamış”tır ve şaşkın aşığımız orada sallanmaktadır. Aynı kalıbı kullanan bir diğer nefis şarkımızı hatırlayalım; “you’ve got me wrapped around your finger/do you have to, do you have to let it linger?” Evet, Cranberries’in genç solisti Dolores de bir zamanlar parmaklara takılıp kalmış…
Amaaa… Sting abimiz şarkının bu şekilde bitmesine izin vermeyecektir; genç kardeşimiz eğitimine devam eder, tecrübe kazanır ve külahların değişileceği gün gelir çatar… “Sana patronun kim olduğunu göstereceğim” diye haykıran kardeşimiz ipleri eline alır, golü atar ve maç 1-1 sonuçlanır; iki aşık da birbirilerinin parmaklarının yörüngesine girmiştir.

I will turn your face to alabaster
Then you'll find your servant is your master,
And you'll be wrapped around my finger
I'll be wrapped around your finger

Şarkımızın yazarı Sting’in benzeri bir tecrübeyi yaşayıp yaşamadığını merak ederiz doğrusu; ne de olsa Sting, olağanüstü müzikal yeteneğine ek olarak, magazin dünyasında uzun soluklu cinsel performansı ile tanınmaktadır; deyim yerindeyse bizlerin 100/200 metre koşusu ile yetindiği alemlerde Sting maraton koşmaktadır.

Tabii The Police dediğimizde doğal olarak Sting abimiz ön plana çıkıyor; ama ben bu şarkıyı sırf Stewart Copeland için dinlerim desem abartmış olmam… Copeland kimdir; The Police grubunun fazla ön plana çıkmayan, süper yetenekli davulcusudur. Derdimi daha iyi ifade etmek için, kendisinin bu şarkıyı 2008 Tokyo Dome konserindeki yorumunu paylaşayım efendim:


Gördüğünüz gibi konuyu bir ucundan Japonya’ya bağladım; “Japon Yapmış” diyemesek bile, “Japonya’da Yapmış” dememek için bir sebebimiz yok. Davul setlerine sığmayan Copeland, bu şarkı için akıllara ziyan bir perküzyon sistemi kurarak bizlere tadına doyulmaz bir tıngırtı ziyafeti yaşatıyor…
Copeland oldukça ilginç bir şahsiyet… Babası CIA ajanı olduğu için çocukluğu önce Kahire’de, ardından Beyrut’ta geçmiş. Kafiyeli bir çağrışım sonucu aklım Copeland’dan Homeland’a kayıyor; son zamanların en sürükleyici dizilerinden biri olan Homeland’da çılgın ajanımız Carrie’nin Beyrut’ta yediği naneleri heyecanla seyretmiştik.

İşte Stewart abimiz de şark hizmetinde geçen çocukluğunun acısını çıkarmak için davula, zile abanmış… Bagetleri “geleneksel tutuş” tekniği ile kullanan az sayıdaki modern davulculardan olan Copeland’in tekniğinin bir miktar Ortadoğu-Afrika perküzyonundan etkilendiği söylenir. Bir de, Police grubunun bazı şarkılarına hafiften sızan reggae tınılarını duyarız.
Sonuçta Copeland, kendine özgü, enerjik, fazla göze batmamasına ve ön plana çıkmamasına rağmen kendini hissettiren, dinleten stiliyle davul dünyasını gümbürdetmiş. Örneğin, benim için tüm zamanların kralı, Rush bateristi Neil Peart öyle değildir; kendini gösterir, sahneyi rehin alır, insanüstü sololar ve ataklar ile hayran bırakır.

Peart ve Copeland denilince, birbirinden etkilenen bu iki büyük davulcu hakkındaki bir anekdotu da es geçmemek gerek; 1982 yılında “en iyi enstrümantal rock parçası” grammy ödülü için en büyük favori Rush’ın müzikal mucizesi YYZ iken, ödül Police’in “Behind My Camel” şarkısına verilmiş. Şimdi, konu başlığımız The Police olsa da hakkını verelim; Behind The Camel, YYZ’in yanında kapı gıcırtısı gibi kalıyor. Peart ve Copeland birbirini takdir eden davulcular olsa da, Peart’in kendisine yöneltilen “dünyanın en iyi davulcusu olmak nasıl bir his” sorusuna “bilmem, Stewart Copeland’a sorsanıza” cevabının samimi bir takdir mi, grammy’lerdeki büyük haksızlığa gönderme mi olduğu tam anlaşılamamış…
Copeland’in tarzı, Peart’den farklı olarak, Police’in naif şarkıları ile uyum içindedir; Sting’in vokaline, Andy Summers’ın gitarına eşlik eder, öne çıkmaz, ama kulağınızı yavaş yavaş kendine çeker. Üstün tekniğini şarkıya güzelce yediren Copeland’i müziğe odaklandıkça daha iyi takdir edersiniz… Bazı şarkılarda kendinizi sadece davula konsantre olmuş bulabilirsiniz, en azından ben buluyorum ve davulun ritm dışında melodiye karıştığını, şarkıyı söylediğini hissediyorum…

İşte, “Wrapped Around Your Finger” tam bu hissiyatı uyandıran bir parçadır; şarkı boyunca “kaderin ağları” Stewart’ın bagetleri ile örülür, sonlara doğru tansiyon yükselir ve parçanın can alıcı noktası olan “Hizmetçinin aslında efendin olduğunu anlarsın” noktasında harika bir geçiş ile külahları değiştirir. Şarkıyı farklı bir yorumla izlemek isterseniz, Rufus Wainwright namlı Kanadalı icracının içli yorumu hayli tavsiye olunur:


Orta tempodaki şarkımızı daha hızlı, canlı dinlemek isterseniz, Dianne Reeves isimli ablamızın parçayı hızlı caz ritimleriyle yorumladığı versiyona bir göz atın derim:


Şarkılarında bu derece üstün bir uyumu ve 80’lerin başlarında büyük bir şöhreti yakalayan Police grubu üyeleri neden ayrılmış, grubu dağıtmıştır bilemeyiz tabii… En bilinen senaryo, şarkı sözleri ve bestelerde ağırlığı olan, grubun başarısından daha fazla kredi isteyen Sting’in ağalık taslaması ve hatta bu yüzden Copeland ile büyük tartışmalara ve kavgalara (bazı rivayetlere göre sille tokat) girmesi ve sonunda “solo çalışacağım” diye su koyvermesi…
Aslında Police grubu hiçbir zaman resmen dağılmamış; sadece “solo çalışmalar yapmak üzere” ara vermişler ve zaman zaman tekrar toplanmışlar. Bu ayrılık örneği biraz MFÖ modelini andırıyor bence; “ne sizle yapabilirim, ne sizsiz” gibi bir yapı… Benzetecek olursak, Sting Mazhar Alanson’a, Stewart da “deli” Özkan’a denk geliyor sanki…

Zaten şarkılar üzerinde her zaman anlaştıklarına, uyuştuklarına da rastlanmamış… Örneğin Wrapped Around Your Finger, Sting ve Copeland’in favorilerinden olduğu halde, Andy Summers bu şarkıyı hiç sevmemiş; şarkı ve Sting hakkında ayıp şeyler söylemiş… Sting de, Summers’ın Grammy kazanan “Behind My Camel” parçasını fucklamış, kayıda bile gelmemiş, stüdyoda bas gitarı da Andy çalmak zorunda kalmış…

Şarkının gayet basit ve minimalist bir klibi var; Sting, binlerce mumun arasında hoplaya zıplaya şarkıyı söylüyor ve sonunda mumları devirip efendiliğini ilan ediyor… Klipte bir ses/görüntü uyumsuzluğu var; değişik bir teknikle çekilmiş ve hareketler vokalden daha hızlandırıldığı için spastik bir dans söz konusu… Grubun “Synchronicity” isimli albümüne bu denli de-senkronize bir klip yakışmamış doğrusu… Bir daha görmeyeyim!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"