İçinden Mısır Geçen Şarkılar, Filmler

Uzunca bir süre Mısırla ilgili kafanızı ütüledim, antik dönemlerden Tahrir Meydanına kadar Mısır’ı kurcaladım, firavunlar döneminin gizeminden El-Ezher fetvalarına kadar bu zengin toprakların mirasını mıncıkladım. Bu arada sıradaki şarkı/film serimizi ihmal etmiş olduk, ama kapanışı Mısır kültürüyle ilgili sanat yapıtlarına ayıralım hiç olmazsa…

Antik Mısır’ın gizeminin müzik dünyasındaki yansıması benim için Iron Maiden’dir. Şarkı sözlerinde anlam ve edebilik açısından Beyonce’un, Justin Bieber’in yüzbin milyon kat önünde giden Iron Maiden, gizemli efsanelere, edebi destanlara kafayı takmıştır. Şarkı sözlerinde derin, imalı göndermeler ile ağır konuları işlerler.
Örneğin, Iron Maiden’in benim (ve Bruce Dickinson) için bir numaralı albümü olan Powerslave’in aynı adı taşıyan şarkısı; Powerslave! Şarkıda, kendi gücünün tutsağı olan bir firavunun ölüm karşısında düştüğü şaşkınlık ve dehşet anlatılıyor. Firavunumuz, ölüm günü gelip çattığında “yahu bir dakika, ben tanrı değil miydim, ne iş, niye ölüyoruz?” diye isyan ediyor. Madem tanrıyım, niye kendi ölüm kalımıma karar veremiyorum?

Into the abyss I'll fall the eye of Horus
Into the eyes of the night watching me go
Green is the cat's eye that glows in this temple
Enter the risen Osiris risen again

Şarkıda Firavun, yani Bruce Dickinson, sahip olduğu gücün efendisi değil, kölesi olduğunun farkına varıyor! Daha sonra da asıl gücün kendinde değil, ölümde olduğunu çakozluyor! Firavunumuz bu vaziyet karşısında öfkeleniyor, isyan ediyor ve antik Mısır’ın zaman birimi olan “binlerce yıl” sonra cehennemden gelerek ortalığı dağıtacağı kehanetiyle noktayı koyuyor:

Now I am cold, but a ghost lives in my veins
Silent the terror that reigned marbled in stone
A shell of a man God preserved a thousand ages
But open the gates of my Hell and I'll strike from the grave

Mısır inanç sistemindeki tanrı-firavun-ölüm ve diriliş felsefesini bu kadar zekice işleyen bir şarkı daha zor bulursunuz, benden söylemesi. Ölümle lanetlenmiş bir insan evladının gücün efendisi değil ancak kölesi olabileceğini anlamak ve anlatmak herkesin harcı değil. Hele ki derin bir konuya odaklanırken işin müzikal boyutunu ihmal etmemek ancak Iron Maiden’ın altından kalkabileceği bir yük…

Şarkıyı dinlerken bas gitarın bir müzik grubuna neler katabileceğini tekrar görüyorsunuz. Steve Harris, yani bas’ın firavunu, hatta yüce tanrısı Ra, gücün efendisi olmuş, şarkıyı doludizgin koşturuyor. Yanında grubun Horus ve Osiris’i, yani Adrian Smith ve Dave Murray, olağanüstü soloları ile Memfis rahiplerini Teb mezarlarında zıplatıyorlar.
Şarkı zaten gümbür gümbür açılıyor, hikaye özetleniyor ve dördüncü dakikada öyle bir gitar solo başlıyor ki… hani, “Mısır piramitlerini yapanlar insan olamaz, kesin uzaylıdır” düşüncemize paralel olarak bu gitarı çalanların da uzaydan gelen üstün bir ırk olduğuna kanaat getiriyorsunuz:


Hazır bu şarkıyı dinlemişken bir sonraki parçayı da es geçmeyin ve Coleridge’in denizci efsanelerini anlatan 14 dakikalık “The Rime of the Ancient Mariner” ile coşkunuza coşku katın. Bu iki parçayı peş peşe dinlemek, heavy metal dünyasında yaşayacağınız en yoğun deneyimi tattıracaktır size… Ancient Mariner’in olağanüstü hikayesi için:


Bildiğiniz gibi, Iron Maiden uzun süredir ihmal ettiği müzik alemlerine 2015 yılında epik bir dönüş yaptı. Öyle bir dönüş ki, öldükten sonra mumyalanan bir firavunun binlerce yılın ardından dünyaya geri dönüp yeniden bedenlenmesi gibi bir etki yarattı. “Book of Souls” isimli yeni albümlerinin aynı isimli şarkısı, Mısırlıların meşhur “Book of Dead”ine gönderme yapsa da, bu sefer bir diğer büyük uygarlığın, Mısırlıların amcaoğlu Mayalıların efsanelerini inceliyor; sonuçta ölüm ve ötesi konusunda benzer fikirlere sahipler:

Sacrifices buried with kings
Accompany them on a journey with no end
To an afterlife that's rich with fruit of all the Gods
And to face the demons
Of their underworld haunts

Antik Mısır ve müzik denildiğinde başka örnekler de bulunabilir belki, ama ben gizemli, destansı hikayelerin yoldaşı Iron Maiden’dan başkasına gönül veremem, farklı gruplar ve örnekler için (geçmiş yazılarımda bahsettiğim Walk Like an Eygptian gibi) kendiniz araştırma yapın.

Bir de tabii Mısır mitolojisi, piramit ve mumya konulu sinema örneklerinden bahsetmek gerek. Mumya filmleri dediğimde Branden Fraser’in Nil Deltası gibi geniş ve üçgen çenesiyle beyazperdeyi kapladığı, aksiyonun dibine vuran “Mummy” serisinden bahsetmiyorum; tabii ki o filmleri de eğlenmek için seyredin, hoşça vakit geçirin.

Ama işin kaynağına, Mısır sinemasına inersek, bu alemin en önemli eserlerinden biri kabul edilen, 1969 yılında çevrilmiş El-Mummia (veya diğer adıyla “Yılların Sayıldığı Gece”) ile başlamak gerek. Film, 1970’lerde ortadan kaybolmuş ve 2009 yılında, Martin Scorsese’in kurduğu “Dünya Sinema Vakfı” tarafından onarılarak temiz bir kopyası elde edilmiş.
Hikaye, 1881 yılında Deyr-ül Bahri'de II. Ramses de dahil onlarca firavunun mumyalarının bulunuşunu anlatıyor. Hollywood yapımı piramit pornolarına kesinlikle benzemiyor; hikaye gerçek, mekan ve oyuncular gerçek, hiç bir sinema efekti ve teknolojik göz boyama yok Krallar Vadisinde yaşayan bir dağ kabilesi olan Hurabat'lar, kendilerini kral mezarlarının doğal varisi görüyor ve bu mezarları soyarak geçinmekten rahatsız olmuyorlar. Ancak kabilenin veliahtlarından genç Wannis vicdani muhasebe sonucu bu durumu içine sindiremiyor. Tam da o günlerde Kahire Müzesinden bir heyet kazı yapmak için bölgeye geliyor ve Wannis zor bir karar vermek zorunda kalıyor.

Filmin temposu biraz yavaş, ama olsun o kadar. Krallar Vadisinde sürekli esen rüzgarın uğultusu, film müziklerini yapan İtalyan besteci Mario Nascimbene’nin ürpertici müziği ile birleşince kendinizi kral mezarlarında kısılmış gibi hissediyorsunuz. Kamera açıları, gölgeler, filmdeki klasik Arapça diyalogların gizemli derinliği oldukça etkileyici.
Filmin en başında Mısır Müzesi müdürünün, Mısır Krallığının kutsal rehberi "Ölüler Kitabı"ndan Arapça okuduğu pasaj (sanki Kuran okuyormuş gibi) çok enteresan; eski Mısırlıların en büyük takıntısı olan “öldükten sonra ismini/resmini/kimliğini hatırlama” olgusu, Platoncu, Pisagorcu, Hermesçi mistik inanç sistemlerini feci etkilemiş! Başroldeki Wannis’in vicdan muhasebesi esnasındaki anılar, duygular, hatırlamak ve irade üzerine replikleri de mistisizm’in tavanına vuruyor. Kaynağından, otantik bir film, kaçırmayın…

Piramitlerin inşasını konu alan eski bir Hollywood yapımı filmi de görmelisiniz: Firavunların Ülkesi (Land of Pharaohs). Eser, 1950'lerin epik/tarihi film furyasında, hiç bir masraftan kaçınılmadan çevrilmiş. Sahne ve setler çok etkileyici, hikaye biraz zayıf, ama görmeye değer. Mısırlıların inanç sistemine, sarayın işleyişine dair detaylar var. Ancak Mısır tarihinin değişik hikayeleri tek senaryoya sıkıştırılmış gibi; yılanın soktuğu kraliçeler, halkını esaretten vadedilmiş topraklara taşıyan duvar ustası, vb... Senaryo yazarları arasında o dönem maddi sıkıntı çeken ve ekmek parası için Holivut’a çalışan William Faulkner'in olması dikkat çekici.
Bu filmlerin dışında da Mısır’ı konu alan onlarca örnek var. Örneğin, piramit dediğimiz yapıların aslında uzay gemileri için bir iskele babası; Mısır tanrılarının ise insanları sömürmek için dünyaya gelen emperyalist uzaylılar olduğunu bize ispatlayan Stargate filmi ile başlanılabilir. Mısır’da On Emir tabletlerini arayan Kutsal Hazine Avcısı kamçılı adam, Tolunoğlu Camiinde bir “Beni Seven Bekçi” uyarlamasını yaşadığım James Bond filmi (Beni Seven Casus), Mısır’daki açılış sahnesi ile gizemin tavanına vuracağını belli eden efsane film “Exorcist”, Michael Douglas ile Kathleen Turner’in Mısır’ı alt üst ettiği tatlı aksiyon komedisi Nil’in İncisi ve daha niceleri…
Mısır şarkı ve filmleri yazımızın kapanışını çok ilginç bir parça ile yapalım: Mısırlı, veya gavurca sentaksı ile Misirlou. Şimdi, bu şarkının o kadar değişik bir hikayesi var ki, anahtar sözcükleri yan yana yazsam “yuh ne alaka” diyeceksiniz: İzmir’in Rum azınlığı, Rembetiko, Pulp Fiction, Tarantino, Dario Moreno, Black Eyed Peas, Zeki Müren, Pump It, Dick Dale ve daha neler… Ayrıntılar için şu sayfamıza buyurun efendim:


Bir rembetiko parçasında Mısırlı’nın ne işi var diye düşünebilirsiniz; o zaman, aklınıza bir kurt düşüreyim… Mısır’ın koptik nüfusu yazımın giriş kısmına bir kez daha bakarsanız, Mısır’a beden Egypt denmiş, gypsy kimdir, kıpti kimdir, çigan kimdir, Mısırlı kimdir daha iyi anlayabilirsiniz (veya kafanız daha da çok karışabilir)!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"