Kaptan Logar

Fransızcadan Türkçeye geçen mimarlık/şehircilik terimleri ile ilgili her daim “sağır duymaz uydurur” durumundayız. Örneğin, “zemin altı” diye güzelce çevrilebilecek “sous bassement” terimi bizde su basmanı olup çıkmıştır. Genelde bitmek bilmeyen inşaatlarda temel atılıp öylece bırakıldığı için ilk yağmurda çukuru su basar falan, bunu gören milletimiz de zemine kadar yapılan inşaat faaliyetlerine su basman diyerek çözümü bulmuştur; hatta amele milletine sorsak Fransızcaya bizden geçtiğini iddia edebilirler. Bir de yine Fransızlardan aldığımız “regard” yani rögar var ki, o da zamanla logar olup çıkmıştır. Koskoca metal kapağı nasıl oldu da Cem Yılmaz’ın filmindeki uzay gemisi kaptanı ile özdeşleştirdik bilmiyorum; ama kelimenin kullanımındaki özensizlik rögar kapaklarının tasarım ve imalatına da yansımış. Bizi kıskanan gavur memleketlere gittiğinizde, sokaklardaki rögar kapaklarının şehrin tarihini, kimliğini, sembollerini yansıtan bir özenle tasarlandığını görebilirsiniz. Ben de ziyaret ettiğim çoğu şehirde başım öne eğik dolaşır, bu estetik şehir objelerinin resmini çekerim.
Geçenlerde Angara’da bizim sokaktaki rögar kapağını koleksiyonuma eklemek istedim ama sonuç hayal kırıklığı; bırakın estetik bir tasarımı, “yağmur” yazmayı bile beceremeyen HASKİ hevesimi kursağımda bıraktı. Tek tesellim, ilk kez bir “logar” kapağının yol seviyesine oldukça yakın yerleştirilebilmiş olduğunu hayretler içinde gözlemlemek oldu. Bir arkadaşım bahsetmişti; metal değerinden dolayı rögar kapağı hırsızlığı oldukça yaygınmış ve rögar kapağının tasarımını ve imlasını boş ver, yerinde bulabilirsen şükret diye uyardıydı.
Rögar olayının bizim memlekette çift yönlü çalışması vakayı adiyedendir. Yeryüzündeki suyun yer altına tahliyesi kadar, ara sıra yer altındaki suyun da havalanmak üzere rögarlardan fışkırması belediye ihalelerindeki teknik şartnamelerde yer alır. Bu sayede sokaklarımızda UNESCO tarih mirasına benzer eklektik sanat eserleriyle karşılaşabiliriz. Aman yollarda dikkatli yürüyelim, rögara yan basmayalım!
Ama şu fakirin hayatta en gıpta ettiği rögar hadisesi, Amerigan filmlerinden alışık olduğumuz, düdüklü tencere gibi buhar fışkırtan rögarlar. Bu buhar neyin nesidir çözebilmiş değilim, ama zengin memleket işte, caddelerinden lağım suyu yerine tertemiz jeotermal enerji fışkırtıyor. Vaşington caddelerini arşınlarken denk gelip durduydum; darısı başımıza:  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"