Kahire’nin Oturan İnsanları

Baba yazar William Faulkner, "As I Lay Dying" romanında, yeryüzüyle yaptığımız açı ile dünyadaki misyonumuz arasındaki ilişkiyi şöyle açıklar: "Tanrı yolları yolculuk için yaptı, işte ondan dolayı yolları yeryüzüne yatay yerleştirdi. Bir şeyin durmadan kımıldamasını isterse uzunlamasına yapar o şeyi, yol, at ya da araba gibi. Ama bir şeyin konduğu gibi durmasını dilerse onu da dikey yapar, ağaç ya da İNSAN gibi. Eğer bir insanın durmadan kımıldayıp bir yerden bir yere gitmesini isteseydi Tanrı, uzunlamasına, karın üstü koymaz mıydı onu, bir yılan gibi?"
Keşke kitabı Kahire'ye gitmeden önce okuyup bu bilgeliği edinmiş olsaydım. Kahire'deki sınırlı boş vaktimde kendimi sokaklara vurup deliler gibi yürüdüm, yürüdüm… Karşıma çıkan, veya karşılarına çıktığım insanlar bana acıyarak, meczupmuşum gibi bakıyorlardı. Yüzlerindeki ifade "Ey yolcu, senin yürüyerek aradığın, adımlarınla varmaya çalıştığın o huzuru biz bulduk, o yüzden oturuyoruz" der gibilerdi. Gezdiğim şehirler arasında Kahire'deki kadar oturmanın dinginliğini içselleştirmiş, oturmayı kendine yakıştırmış insana rastlamadım. Otelime döndüğümde yürümekten utanıyor, oturan insanların yüzüne bakamıyordum.
Mısır ne de olsa kadim bir uygarlık; bizden binlerce yıl önce astronomi, tarım, mühendislik, teoloji ve daha nice konuda aşmışlar. Şu anda ekonomik açıdan geri kalmış olmalarına aldanmayın; çünkü onlar varoluşumuzun hikmetini kavramışlar ve huzur içinde oturuyorlar. Sürekli koşuşturan bizlere bakıp bu ezoterik bilgilerinin keyfini çıkarıyorlar. Faulkner Baba ile başladığımız anekdotumuzu Can (Yücel) Baba ile bitirelim o zaman: "  Uslu ayaklarla başlamış yolculuk/Yürünmez öyle, bazen durulur/Ekmekten, şaraptan öte nimetler vardır/Yürünmez öyle hep, bazen susulur"
Hadi arkadaşlar, oturun oturduğunuz yerde…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"