Yüksek Teknolojiyle Koşuyoruz

Aşağıdaki resmi Washington DC’de, Lincoln anıtının önünde çekmiştim; askeri töreni iplemeden sabah koşusuna devam eden elemanın rahatlığını kıskanmıştım. Ama şimdi bahsedeceğim konu biraz daha farklı; hafta sonu Eymir’de düşük teknolojili bisikletime binerken karşıdan gelen hi-tech bir jogger gözlerimi kamaştırdı. Vücudunun çeşitli yerlerinden sarkan kablolar ve bağlı oldukları aparatlar ile koşu aktivitesini bir check-up boyutuna yükseltmişti sanki. Mobil teknoloji sağ olsun, nabız ölçerler, kalorimetreler, adım sayarlar, mesafe hesaplayıcıları, GPS bağlantıları, kalp atışı dedektörleri falan derken robo cop gibi koşan abilerimiz ablalarımız dosta güven, düşmana korku salıyor. Hele biri vardı ki laproskopi ile apandisitini alırlarken masadan kaçmış diye düşünmeden edemedim. 
Tabii elektronik gear dışında bu işin giyim kuşamı da aldı yürüdü; su geçirmeyen kumaş, teri dışarı atan forma, buharın yarısını tutup yarısını enerjiye geri çeviren tişört, teri kurutan dokuma, osuruğun kokusunu tutup gazını geçiren şort, batının teknolojisini alıp ahlakını reddeden kasket, koşarken şok absorbe eden ayakkabı, sürtünmeyi azaltan taban, yaylanmayı kolaylaştırıcı polimer derken koşu sporu ucuz ve basit bir aktivite olmaktan çıkıyor gibi. Konuya biraz uzağım, ama “Hafta sonu bir koşayım dedim, 6300 TL’ye patladı” benzeri yakınmalar camiada olağan karşılanıyordur sanırım… Kardeşim, giy bir pamuklu tişört, elektronik taklavatı bırak evinde, koş gitsin, eve dönünce de annen sırtına bir havlu koyuverir…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sinema Dünyasında Tanrı'yı Arayan Filmler

Şikago Sokaklarında Cazın, Mafyanın ve Pizzanın Peşinde

Şikago'da "Dönen Dolaplar"