Kayıtlar

Türkiye etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Londra Olimpiyatlarında Türkiye

Resim
Londra Olimpiyatlarını açılış töreninden bu yana keyifle seyrediyoruz. Çin'in muhteşem açılış törenlerinden sonra, İngilizler de kendi meşreplerince, Mr. Bean'li, James Bond'lu, Paul McCartney'li ve bol rock müzikli nefis bir açılış yaptılar. Üstad Danny Boyle'un ellerine sağlık, olimpiyat Londra'ya yakıştı. Benim olimpiyatlara katılım ile ilgili saplantılı fikirlerim vardır. Örneğin, ülkemiz adına kazanılan madalya sayısını fazla iplemem; mesela, 4 branşta 40 sporcuyla katılmak ve 10 madalya kazanmak yerine, 44 branşta 144 sporcuyla katılıp hiç madalya kazanamamayı tercih ederim. Zaten bugüne kadar kazandığımız madalyaların çoğunu güreş, boks, tekvando gibi itiş kakış sporlarda elde etmişiz. Bireysel sporlarda varız, takım oyunlarında yokuz. Bireysel sporların da yüzme, atletizm, cimnastik gibi temel alanlarında esamemiz okunmuyor... ...derken, ilk kez bu olimpiyatlarda şeytanın bacağını kırmasak bile bir miktar burkuyoruz. Kadın voleybol ve basketbol takımları

Birinci Göynük Kuşatması

Resim
Mudurnu ve Nallıhan’ı gezdikten sonra Göynük’e uğramamak olmaz! Nallıhan’dan kuzeye döndükten sonra arabanızın navigatörüne “Göynük” diyerek sizi muhteşem manzaralı dağ yollarına vurmasını sağlayın. Ama navigatör deniz-kum-güneş üçgenine takıldıysa, sizi Antalya-Kemer’deki Göynük’e götürebilir; dikkatli olun. İki sesdaş beldemiz arasında bir akrabalık var mıdır, bilmiyorum ama, biz Zafer Kulesiyle meşhur Bolu Göynüğe doğru yönelelim: Nallıhan-Göynük arasındaki ıssız yolda ilerlemek için ilkbahar sonu-yaz başlarını tercih ettiyseniz, yeşillikler arasında parlayan gelincikler doğal kedigözü vazifesi görecek, sizi yolda tutacaktır. Doğanın çok güzel uyandığı bu diyarlarda 1300 metre kadar yüksekliklere çıkacak, ve inerken solunuzda nefis bir Göynük manzarası göreceksiniz: İki yamaç ve ortasından akan bir çayın vadisine kurulmuş olan Göynük’ü gündüz gözüyle gezebilmek için vaktiniz sınırlıdır. Dediklerine göre, şehri kuşatan dağlar güneşi epey bir engellediği için, şehir merkezi güneşin do

Çubuk ve Sünnet Gölleri

Resim
Eğer Göynük’e kadar geldiyseniz, görmezlikten gelemeyeceğiniz iki tane göl sizi bekliyor... Sünnet Gölü’nü gidip görmeniz sünnet ise, Çubuk Gölünü görmeniz vacip diyebiliriz. Bu gölleri görmeyenleri Göynük’ten salmıyorlar. Çubuk Gölüne Göynük-Bolu yolunun beşinci kilometresinden, Çubuk Köyü sapağından dönerek ulaşılıyor. Yolu gayet düzgün, rahatça gidebilirsiniz. Göl, vakti zamanında yukarıdaki tepeden inen heyelanın vadiyi tıkaması sonucu oluşmuş. Göl yaklaşık 15 hektar büyüklüğünde imiş. Gölün kıyısında bir mahalle var, doğal olarak ismi Gölbaşı mahallesi. Yaratıcı bir isim. Gölün çevresinde beni dumura uğratan bir diğer yapılaşma da, altta fotoğraflarını gördüğünüz yel değirmenleri oldu. Tamam, ortamda bir miktar rüzgar esiyor, ama Hollanda düzlüklerinden fırlamışcasına kıyıya kondurulmuş bu değirmenler de neyin nesi diye merak ettim. Duyduğuma göre bu değirmenler 2005 yılında çekilen bir televizyon dizisi sırasında inşa edilmiş, çekimlerden sonra da öylece kalmış. Hatta yapım şirke

Bolu Akkaya Travertenleri

Resim
Yeşillikler İçinde Pamuk Kale Mudurnu-Tavuk yazımızı okuyanlardan hatırlayanlar varsa, maceramız Mudurnu-Bolu yolu üzerindeki Güney Felakettin köyünde sonlanmıştı... Bu güzide isimli köyümüzü geçip Bolu’ya doğru yolumuza devam edersek, sağımızda belirecek bir doğal oluşum aklımızı başımızdan alabilir. Yeşillikler arasından ilerlerken, bir anda gözünüze çarpacak bir beyazlık frene asılmanıza sebep olacaktır. Asılın frene ve yemyeşil ağaçların arasında kalakalmış travertenleri seyreyleyin. Bir anda hızınızı alamayıp Pamukkale’ye indiğinizi düşünebilirsiniz. Ama hayır; Güney Felakettin’in ardından, Kuzey Mucizettin’e vardığınızı söyleyebilirim. Ülkemizin bu derece kuzeyinde bulunan tek traverten oluşumuna hayran hayran bakmaktasınız şu anda. Bulunduğumuz mevkinin adı Bolu Akkaya, ve ne yazık ki Deniz Akkaya’nın onda biri kadar tanınmıyor. O yüzden manzarayla karşılaşınca “nereden çıktı bu çakma Pamukkale” diye düşünenler çoğunlukta. Nitekim, benim arkamdan gelip de zankkadanak duran diğer

Tavuk mu Mudurnu’dan çıkar, Mudurnu mu Tavuktan?

Resim
Bizans Tekfurunun Kızı Moderna Üzerine Fantaziler Bir yerleşim yerinin isminin belli bir iş kolu, hatta firma adı ile özdeşleşmesi ne kadar doğru acaba? Örneğin Mudurnu; yüzlerce yıllık tarihi olan bu güzelim ilçemiz, büyük bir atağa kalktığı, ardından kafa üstü yere çakıldığı tavukçuluk firması ile o kadar özdeş ki, “Mudurnu” kelimesini duyunca hepimizin damağında bir piliç ızgara tadı beliriyor... Halbuki Mudurnu, ismini asırlar öncesinden, zamanın Bizans Tekfurunun kızı Matarni’den almış. Matarni, şehrin doğusundaki Hisar Tepesine bir kale yaptırmış. Matarni ismi, zamanla Moderna ve Mudurnu’ya dönüşerek günümüzdeki tavuk markasına kadar gelmiş. Acaba Moderna isminin modernite ile de bağı olmuş mudur? Pek sanmıyorum... Bizans tekfurunun kızı deyince orada bir durmak lazım. Bilirsiniz, tarihimizde tekfur kızlarının önemli yeri vardır. Örneğin, Orhan Gazi de bir tekfur kızı ile (Nilüfer Hatun) evlenmiş. Ama tekfur kızları, daha ziyade Yeşilçam’a, özellikle Mamçakoğlu ve Kara Murat dizi