Kayıtlar

Hollywood Roosevelt Hotel

Resim
Oldu da Hollywood’a yolunuz düştü (artist veya turist olarak) ve aksiyonun tam göbeğinde, Holivut’un merkezinde kalmak istiyorsunuz; o zaman size Hollywood Roosevelt Hotel’i önereceğim. Oscar törenleri esnasında gitmediğiniz sürece astronomik bir fatura ödemeden, makul bir fiyata kalabileceğiniz, ruhu ve hikayeleri olan özel bir otelden bahsediyorum. Hollywood Bulvarı, no: 7000 adresindeki otelimiz, 1927 yılında kapılarını açmış, bugün Hollywood Tarihi Değerler listesine kayıtlı, sinema tarihine geçmiş bir mekan. ABD Başkanlarından Theodore Roosevelt’in isim babalığını yaptığı, yatırımcıları arasında Douglas Fairbanks, Sid Grauman gibi döneminin en ünlü Holivut simalarının bulunduğu otel uzun yıllar boyunca Amerikan Yeşilçam’ının en gözde mekanı olmuş. Hollywood Caddesinde yürürken otelin tarihi önemine dair levhalara mutlaka rastlıyorsunuz... Douglas Fairbanks, sessiz sinema zamanlarında “Hollywood’un Kralı” olarak nitelenen, sinemaya ses gelmesiyle popülerliği düşüşe geçen yıldızlard

Oh My God...zilla!

Resim
Geçenlerde televizyonda 2014 mahsulü Godzilla'nın tanıtım fragmanını görünce, benim caanım orijinal Godzilla'mı hatırladım. Godzilla, 1954 yılında Japon Toho stüdyoları tarafından çekilen "korkunç canavar" temalı bir gerilim filmi. Kimine göre, Japon kültürünün King Kong'a cevabı (ki, 9 yıl sonra Godzilla King Kong'a karşı filmi de çekilmiş), kimilerine göre özgün bir Japon hikayesi. İlerleyen yıllarda Godzilla'nın bir çok versiyonu çekilmiş olsa da, benim gönlüm ilk filme kaymaktadır. Godzilla'nın başrolünde, 50 metre boyunda, denizin derinliklerinde yaşayan jurasik bir yaratık bulunmaktadır. Yaratık bir gün uyanır ve dünyalılara saldırmaya başlar. Godzilla'yı uyandıran, insanlığın bitmez tükenmez bir hırsla sürdürdüğü nükleer denemelerdir. Dikkatinizi çekerim, yıl 1954, Japonya atom bombasını yiyeli 9 yıl olmuş. Bombanın travmasından kurtulamadıkları gibi, Pasifik'te nükleer denemeler son hızıyla devam etmektedir. Oricinal Godzilla Japon Mecl

Ankara Alplerinde Slalom Keyfi

Resim
Altın Oran Altın Oran, matematikte, sanatta, doğada bir bütünü oluşturan parçaların arasında uyum ve estetiği en doğru yansıttığı düşünülen sayısal bir sabittir. Yaklaşık 1,618 civarına denk gelen altın oranın bilincimizdeki estetik duygusunu kışkırttığı, ister istemez bu oranı sağlayan objelere ve eserlere meylettiğimiz söylenir. Hal böyle iken, Angaramız’da “altın oran” ilanlarını ilk gördüğümde “kent estetiği” ile ilgili bir çalışma olabileceğini düşünüp ziyadesiyle heyecanlanmıştım! Örneğin, kentteki yeşil alanların beton alanlara oranını “altın oran”a yükseltecek olabilirlerdi? Yeni yüksek inşaatları altın oranı aşmayacak derecede sınırlayabilirlerdi? Değil mi ama? Çok mu safmışım? Hemen heyecanlanmayın, bu fotoğraf Ankara yamaçlarından değil, Japon Dağlarından... Ama ben de yanıltıcı reklam hakkımı kullanmak istiyorum! Evet, çok safmışım... İlanlardaki “Oran”, halen ikamet ettiğim Oran Sitesi civarlarını, “altın” ise altın yumurtlayan tavuk seviyelerindeki kentsel rantı ifade edi

İzmir Kitap Fuarı

Resim
Japon Yapmış Biraderler, İstanbul ve Ankara Kitap Fuarlarının tozunu attıktan sonra, sıra İzmir’de fırtına gibi esmeye gelmişti. Hava tahminlerine göre İzmir’de o gün büyük bir fırtına zaten bekleniyordu, biz de araya karışıp rüzgarı arkamıza alalım istedik. İzmir’e ancak günü birlik gidip gelebileceğim için her dakikam kıymetliydi, ama gel de AnadoluJet’e anlat! Bir “uçak arızası” yüzünden iki saate yakın rötar yaptıktan sonra, tamir edilmiş uçağın gerçekten tamir edildiğini umarak havalandık. Uçakta “Malezya Havayolları Sendromu” yaşamamak için kendimi dergiye gömdüm ve sonunda salimen İzmir’in yeni hizmete girmiş, gıcır gıcır havaalanına indik. İzmir’de havaalanından şehre ulaşmak için bol seçenek mevcut; alandan çıkar çıkmaz binebileceğiniz banliyo treni sizi Alsancak istasyonuna kadar götürüyor. İstasyondan sonra fuarın yapıldığı Kültürpark Fuar Alanına kadar tempolu bir yürüyüş makul görünüyor; hazır beklenen fırtına da uçağımız gibi rötar yapmışken... Yol üzerinde, Atatürk’ün ül

Houston, Problem Yok

Resim
-Houston, we have a problem! -Problem sensin dürzü! Sizi o kadar eğittik, milyar dolarlık aleti elinize verdik, altı üstü 3-5 tane taş getireceksiniz, hala problem! -Ama Hüstın, oksijen bitiyor, cep telefonu da çekmiyor! -Tut nefesini birkaç saat, zaten dönüş yolundasınız, salıver aleti yokuş aşşa, az sonra dünyadasınız! Çoğunuz duymuşsunuzdur, hem Houston muhabbetlerinin hem de sinema dünyasının en meşhur replikleri arasında her daim ilk üçe girer. Biri Hyüstın der demez hepimiz farkında olmadan cümleyi tamamlarız: “we have a problem”. Çoğunuz bu repliğin 1970 yılında, Apollo 13’ün dünyaya dönüşü sırasında yumurtlandığını sanırsınız, ama hadi yine iyisiniz, yanlış bildiğiniz gerçekleri ben düzelteceğim... Apollo 13’den 134 yıl önce, 1836 yılında Teksas diyarlarında bir nida duyulur: “Houston, we have a problem”. General Sam Houston bıkkınlıkla cevap verir; “Gene ne var, sınırda kaçak Meksikalı mı yakaladınız”. Sam Houston, Teksas Cumhuriyeti’nin başkanıdır, ve evet, 1836-1845 arasında