Kayıtlar

Ümraniye Çıkışlı Süpermen ve Dantelli Kriptonit

Resim
Holivut dünyası seksenlerde sinema dünyasında taytıyla, peleriniyle fırtınalar estiren Süpermen’in karizmasından 2000’li yıllarda da ekmek yiyebilmek için “Süpermen Dönüyor” diye bir film çevirmeye kalktı, ama tam anlamıyla şapa oturdu. Halbuki dönüp Yeşilçam’a baksalar, “Süpermen Dönüyor” filminin orijinalinden sadece bir yıl sonra, 1979 yılında Türkiye Cumhuriyetinde çevrildiğini görecek ve dumura uğrayacaklardı! Efendim, bilim kurgu filmlerinde rast geldiğim en anlamsız detaylardan biri, uzaylıların veya süper kahramanların dünyaya indiğinde illa ki ABD sınırları içine denk gelmesidir. Yok mu bunun Sibiryası, Tanzanyası, Patagonyası? Yok, ille de New York’a inecek, Los Angeles’a inecek ve yankilerin yanında maceraya atılacak… Halbuki Türkiye’ye inse, kariyerine bu cennet vatanda başlasa her şey çok daha farklı olmaz mıydı? Neyse ki bu gerçeği fark eden yönetmenimiz Kunt Tulgar, Kripton kaçkını gencimizi Anadolu’nun bağrına indirerek onu şefkatli, muhafazakar, örf ve ananelerimize ba

Lozan, Anlaşmaları ve Olimpiyatı Meşhur Huzur Diyarı

Resim
Tüm dünyada olimpiyat kenti olarak tanınan Lozan’ın Türkiye Cumhuriyeti için çok daha derin anlamları olduğu malumunuz. Bu anlam üzerinde sık sık polemik kopmasını anlayabilmek zor; ancak ülkemizde “Lozan Anlaşması sırasında Chicago’yu ABD’ye, Londra’yı İngiltere’ye, Buenos Aires’i de Arjantin’e kaptırdık” dediğinizde inanmaya hazır büyük bir kitlenin bulunması insanı dehşete düşürüyor. Kısacası, Türkiye Cumhuriyeti uluslararası camiada tanınmasını ve sınırlarını bu anlaşmaya borçlu. Bildiğiniz gibi İsviçre tarafsız/kayıtsız/umursamaz/nötr ülke statüsü ile bu gibi anlaşmalarda (Lozan, Uşi, Montrö ve nicesi…) ev sahibi ülke rolü oynamasıyla meşhur. Adamlar sırf anlaşma müzakereleri için gelen heyetlerin konaklama ve yemek harcamalarından abad olmuşlar ve bu sayede dünyanın en zengin ülkeleri arasına girmişler. Demem o ki, tarafsız İsviçrelilere “Lozan zafer midir, hezimet midir” diye soracak olursanız “ben horozum, polemiğe girmem, görevimi yaparım” cevabını verecektir. İşte Lozan da İs

Güneye Giderken

Resim
...Sarıldım Akçora Gömleğine... Geçenlerde Bulutsuzluk Özlemi’nin “20 Yaşında” konserini dinlerken, Mor ve Ötesi ile birlikte söyledikleri “Güneye Giderken” şarkısı kulağıma bir takıldı; takılış o takılış… Şarkıyı “sürekli çal” moduna, güneşi de soluma alarak birkaç yüz kere dinledim. Nejat’ı mı özlemişim, şarkıyı mı, güneşi mi, güneyi mi bilemiyorum. (e - hepsi) Güneye Giderken, söz ve beste olarak bir müzikal başyapıt sayılmaz. Türkiye’nin John Lennon’u Nejat Yavaşoğulları da operatik bir vokal sunmaz bize. Sesi daha çok, otobüste gece yolculuğu yapmış, sabahında uyku mahmurluğuyla mırıldanan birine benzer. Ama işte şarkıyı efsaneleştiren ve kuşağımızın marşlarından biri haline getiren de bu samimiyet ve gerçekliktir: sararmış tütün tarlası ilerde beyaz yaşmaklı al basmadan giysiyle kadınlar çalışıyorlar yüce dağlar ilerde mor en yükseği en önce göründü yolda güneş yükseliyorduuuuu güneye giderken Sanırım şarkı, izinlerin önce iptal edildiği, sonra açıldığı, Ankara’ya hapsolduğumuz b

Sıradaki Şarkı: Long Train Running veya Without Love

Resim
Long Train Running diye bir şarkı çok azınıza bir şey ifade etmiştir. “Hiç duymadım” diye düşünüyorsunuzdur, ama “Without Love” dersem hepiniz yerinizde kıpraşmaya, sağa sola sallanmaya başlarsınız. Tabii hepiniz dediysem, daha ziyade 80’li 90’lı yılları Angara’nın rock barlarında yaşayan ruhu genç kesimi kastediyorum. Doobie Brothers’ın bu milli marşının ismi niye Without Love değil de Long Train Running diye merak etmişsinizdir. Ben ettim vallaha, uzun tren koşuyormuş, nereye koşuyormuş, tren zaten uzun değil midir falan ne alaka? Zaten eserimiz güfte ve başlık konusunda oldukça şanssız ve hatta sabıkalı bir eser… Şarkımız bildiğiniz gibi gönülleri çelen, ruhları okşayan bir gitar rifi ile meşhur. Doobie Brothers gitaristi Tom Johnston bu rifi yumurtladıktan sonra yavaş yavaş şarkımızın gövdesini oluşturmuş, parçanın bestesini tamamlamış ve konserlerde şarkı aralarında seyirciyi sıcak tutmak, coşturmak için çalar olmuşlar. Tabii parça seyirciler arasında büyük bir coşkuyla karşılan