Kayıtlar

Birleşmiş Milletlerin Bahçesi Taştan

Resim
Geçtiğimiz aylarda bir toplantı için gittiğim Cenevre’deki Birleşmiş Milletler kampüsünde öğlen yemeği sonrası geviş getirmek için bahçede dolaşıyordum. Bilenleriniz vardır, asıl merkezi New York’ta bulunan Birleşmiş Milletlerin Cenevre’de de çok büyük bir yerleşkesi var; hatta bu yerleşke, New York’taki merkezden daha eski bir geçmişe sahip. Birleşmiş Milletler 1945 yılında kurulmuş olsa da, öncesinde “Milletler Ligi” adıyla, birinci ve ikinci dünya savaşları arasında görev yapan uluslararası bir kuruluş daha vardı. Bu kuruluşun merkezi, dünyaya kendini her zaman “tarafsız” olarak yutturmayı başarmış İsviçre’nin Cenevre şehrinde, “Milletler Sarayı” olarak bilinen büyük komplekste bulunuyordu. İşte bu Milletler Sarayı binası, günümüzde de Birleşmiş Milletlerin ikinci önemli merkezi olarak hizmet vermeye devam ediyor. Milletler Sarayı’nın bulunduğu bölge, Cenevre’nin en güzel noktalarından biri; Leman Gölü kıyısından yukarıda, gölü ve Fransız Alplerini tepeden seyreden, çayır çimene yay

Bugün Sinemalardan Orta Avrupa

Resim
Blogumuzda konudan konuya atlarken bir mola da sinema aleminde verelim… Holivut dünyası üzerine yazan, çizen, konuşan oldukça gani olduğundan değişik coğrafyalara açılıp farklı birkaç eser inceleyelim istedim. Orta Avrupa’nın bereketli topraklarından, yaratıcı zekalarından çıkmış üç filmi önereyim size; filmlerin birbiriyle herhangi bir bağlantısı yok, herhangi bir sosyal/politik mesaj falan çıkarmaya kalkmadan keyifle seyredin. Doğudan batıya giderek, bir Romen, bir Macar bir de Çekoslovak filmini yansıtalım beyaz perdeye: Aferim, (Romanya), Radu Jude, IMDB puanı: 7,9 Romanya’nın Oskarlar için aday filmi olup da seçilemeyen, Berlin Film Festivalinde en iyi yönetmen ödülünü alan cillop gibi bir eser! Filmimizin adı olan Aferim bildiğimiz anlamıyla kullanılmış; bravo, eline sağlık, tebrikler, gözüme girdin, iyi halt ettin gibi... Bir Romen filminde ne işi olur “aferim”in, biraz açalım: “Aferim”in bu filmdeki anlamı, kendini üstlerine, muktedire beğendirmek, onların onayını almak, mükafa

Sıradaki Şarkı: The Hand That Feeds

Resim
“Seni besleyen eli ısırır mısın?” Sıradaki şarkımız ilk bakışta nankörlük üzerine ahlaki bir söylev verecek gibi görünse de daha farklı bir gerçeğe dikkat çekmek için yazılmış… Seni alışkanlıklara, kör tutku ve inançlara tutsak eden zincirlerini kırmaya cesaretin var mı? Seni dizlerinin üzerine çöktüren güçlere karşı gelebilecek yüreğe sahip misin? Dogmalarla zihnini uyuşturan, seni konformist bir konfora mahkum eden inançlara başkaldırabilecek misin?  Evet, şarkımızın ismi ilk önce nankör kedi çağrışımları yapıyor; insan velinimetine başkaldırır, diş geçirir mi? Rızkını veren otoriteye hırlamak caiz midir? Ancak püf noktası da burada işte; insanların minimum ihtiyaçlarını karşılayarak, onları alışkanlığın zincirleri, müptelalığın çaresizliği ile bağlayarak kontrol altında tutanlara karşı gelmek nankörlük müdür? Seni bu duruma düşürenin günahı yok mudur? Ve bu “nankörlüğü” gerçekleştirecek cesareti bulmak kolay mıdır:  You're keeping in step in the line Got your chin held high and

Ümraniye Çıkışlı Süpermen ve Dantelli Kriptonit

Resim
Holivut dünyası seksenlerde sinema dünyasında taytıyla, peleriniyle fırtınalar estiren Süpermen’in karizmasından 2000’li yıllarda da ekmek yiyebilmek için “Süpermen Dönüyor” diye bir film çevirmeye kalktı, ama tam anlamıyla şapa oturdu. Halbuki dönüp Yeşilçam’a baksalar, “Süpermen Dönüyor” filminin orijinalinden sadece bir yıl sonra, 1979 yılında Türkiye Cumhuriyetinde çevrildiğini görecek ve dumura uğrayacaklardı! Efendim, bilim kurgu filmlerinde rast geldiğim en anlamsız detaylardan biri, uzaylıların veya süper kahramanların dünyaya indiğinde illa ki ABD sınırları içine denk gelmesidir. Yok mu bunun Sibiryası, Tanzanyası, Patagonyası? Yok, ille de New York’a inecek, Los Angeles’a inecek ve yankilerin yanında maceraya atılacak… Halbuki Türkiye’ye inse, kariyerine bu cennet vatanda başlasa her şey çok daha farklı olmaz mıydı? Neyse ki bu gerçeği fark eden yönetmenimiz Kunt Tulgar, Kripton kaçkını gencimizi Anadolu’nun bağrına indirerek onu şefkatli, muhafazakar, örf ve ananelerimize ba

Lozan, Anlaşmaları ve Olimpiyatı Meşhur Huzur Diyarı

Resim
Tüm dünyada olimpiyat kenti olarak tanınan Lozan’ın Türkiye Cumhuriyeti için çok daha derin anlamları olduğu malumunuz. Bu anlam üzerinde sık sık polemik kopmasını anlayabilmek zor; ancak ülkemizde “Lozan Anlaşması sırasında Chicago’yu ABD’ye, Londra’yı İngiltere’ye, Buenos Aires’i de Arjantin’e kaptırdık” dediğinizde inanmaya hazır büyük bir kitlenin bulunması insanı dehşete düşürüyor. Kısacası, Türkiye Cumhuriyeti uluslararası camiada tanınmasını ve sınırlarını bu anlaşmaya borçlu. Bildiğiniz gibi İsviçre tarafsız/kayıtsız/umursamaz/nötr ülke statüsü ile bu gibi anlaşmalarda (Lozan, Uşi, Montrö ve nicesi…) ev sahibi ülke rolü oynamasıyla meşhur. Adamlar sırf anlaşma müzakereleri için gelen heyetlerin konaklama ve yemek harcamalarından abad olmuşlar ve bu sayede dünyanın en zengin ülkeleri arasına girmişler. Demem o ki, tarafsız İsviçrelilere “Lozan zafer midir, hezimet midir” diye soracak olursanız “ben horozum, polemiğe girmem, görevimi yaparım” cevabını verecektir. İşte Lozan da İs