Kayıtlar

sinema etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sıradaki Şarkı Gimme Shelter

Resim
2013 yılında en iyi belgesel oskarını kazanmış çok yahşi bir film önereyim; “20 Feet From Stardom”; yani “Şöhretin 20 Ayak Ötesinde”. Filmin konusu, müzik dünyasının cefakar emektarlarından geri vokal sanatçıları. Stüdyo kayıtlarında ve konserlerde şarkılara kattıkları ruh, verdikleri enerjiye rağmen isimsiz kahraman statüsünün ötesine geçemeyen, çoğunlukla kadın, tercihan zenci ve mümkünse şişman şarkıcılar… Filmin ismi, onların çelişkili durumuna vurgu yapıyor; sahne ışıklarının odaklandığı “star”dan sadece 20 ayak ötedesin, ama farklı dünyaların insanısın. Ne ayak? 20 ayak, yani yaklaşık 6 metre. Filmde, caz ve rock müzik tarihinde önemli yeri olan yaklaşık bir düzine geri vokal sanatçısının bazen neşeli, bazen hazin hikayeleri gayet sıcak bir kurguyla aktarılıyor. Olağanüstü ses ve tekniklerine rağmen hem vokalde, hem de hayatta “geride” kalmış bu emektarların yaşam öyküleri yüreğinize dokunuyor. Kimi şöhreti hiç istememiş, kimi de uğraşmış ama olamamış bu vokalistlerin hika

Petronas Kuleleri

Resim
Bugünlerde manyak indirim ve promosyon yaptığını iddia eden ticari işletmelerin en çok kullandığı sloganların başında “Patron çıldırdı!” geliyor. Yani fiyatları öyle bir indirdik ki, aklı olan patron yapmaz bunu, sizin hatırınıza feci zarar edeceğiz, kaçırmayın fırsatı demek istiyorlar. 1990’larda inşaat, mimarlık ve gayrimenkul aleminin kullandığı slogan ise “Petronas Çıldırdı!” şeklindeydi. Yani demek istiyorlardı ki, Malezya’nın ulusal petrol şirketi Petronas delirdi, nereye saçacağını bilemediği paraları gömecek çılgın bir projeye girişti. Dünyanın en yüksek binasını Kuala Lumpur’da yapmaya and içti, ünlü Arjantinli mimar César Pelli ile anlaştı, verdi siparişi, hatta “yapmışken bir değil, iki tane yap” diyerek olayı abarttı. O yıllara kadar gökdelen ve yüksek binalar denildiğinde akla tabii ki ABD’nin New York ve Chicago kentleri geliyordu; nitekim dünyanın en yüksek binası ünvanı Chicago’daki Willis (Sears) gökdelenine aitti. Ama Petronas kafaya koymuştu bir kere; bu ünvanı

Japon Sineması

Resim
Nippon diyarlarında kiraz çiçeklerinin açmaya başladığı bu mevsimde Japon sineması üzerine bir kitabı tanıtmak istiyorum sizlere… Kendine özgü tarzları, çok farklı ekollerde, yeni akımlara öncülük eden eserleri ile ana akım sinemada hak ettiği kadar tanınmasa da, film fanatikleri için çok özel bir yeri olan Japon sinemasını kapsamlı bir şekilde ele alan Türkçe bir kitap bugüne kadar yoktu. Ama artık var; Gökhan Kuloğlu’nun koordinatörlüğünde, sinemaya gönül veren sekiz yazarın derlediği “Japon Sineması”, güneş imparatorluğunun yüz küsur yıllık sinema macerasını kapsamlı olarak analiz ediyor. Kitabı okumaya başladığımda şaşkınlık ve hayranlıkla karışık bir memnuniyet yaşadım, çünkü kitap yoğun bir akademik araştırma ile kişisel gözlemlerin harmanlandığı bir üslupta hazırlanmış, kaynağa ve somut veriye dayalı titiz yazılara yer verilmişti. Kitabın derlenmesinde en çok hoşuma giden detay, değişik düzlemlerde okuyabilmenize fırsat tanıması. İsterseniz eseri kronolojik olarak okur, 18

Bugün Sinemalardan Orta Avrupa

Resim
Blogumuzda konudan konuya atlarken bir mola da sinema aleminde verelim… Holivut dünyası üzerine yazan, çizen, konuşan oldukça gani olduğundan değişik coğrafyalara açılıp farklı birkaç eser inceleyelim istedim. Orta Avrupa’nın bereketli topraklarından, yaratıcı zekalarından çıkmış üç filmi önereyim size; filmlerin birbiriyle herhangi bir bağlantısı yok, herhangi bir sosyal/politik mesaj falan çıkarmaya kalkmadan keyifle seyredin. Doğudan batıya giderek, bir Romen, bir Macar bir de Çekoslovak filmini yansıtalım beyaz perdeye: Aferim, (Romanya), Radu Jude, IMDB puanı: 7,9 Romanya’nın Oskarlar için aday filmi olup da seçilemeyen, Berlin Film Festivalinde en iyi yönetmen ödülünü alan cillop gibi bir eser! Filmimizin adı olan Aferim bildiğimiz anlamıyla kullanılmış; bravo, eline sağlık, tebrikler, gözüme girdin, iyi halt ettin gibi... Bir Romen filminde ne işi olur “aferim”in, biraz açalım: “Aferim”in bu filmdeki anlamı, kendini üstlerine, muktedire beğendirmek, onların onayını almak, mükafa

Ümraniye Çıkışlı Süpermen ve Dantelli Kriptonit

Resim
Holivut dünyası seksenlerde sinema dünyasında taytıyla, peleriniyle fırtınalar estiren Süpermen’in karizmasından 2000’li yıllarda da ekmek yiyebilmek için “Süpermen Dönüyor” diye bir film çevirmeye kalktı, ama tam anlamıyla şapa oturdu. Halbuki dönüp Yeşilçam’a baksalar, “Süpermen Dönüyor” filminin orijinalinden sadece bir yıl sonra, 1979 yılında Türkiye Cumhuriyetinde çevrildiğini görecek ve dumura uğrayacaklardı! Efendim, bilim kurgu filmlerinde rast geldiğim en anlamsız detaylardan biri, uzaylıların veya süper kahramanların dünyaya indiğinde illa ki ABD sınırları içine denk gelmesidir. Yok mu bunun Sibiryası, Tanzanyası, Patagonyası? Yok, ille de New York’a inecek, Los Angeles’a inecek ve yankilerin yanında maceraya atılacak… Halbuki Türkiye’ye inse, kariyerine bu cennet vatanda başlasa her şey çok daha farklı olmaz mıydı? Neyse ki bu gerçeği fark eden yönetmenimiz Kunt Tulgar, Kripton kaçkını gencimizi Anadolu’nun bağrına indirerek onu şefkatli, muhafazakar, örf ve ananelerimize ba

İçinden Mısır Geçen Şarkılar, Filmler

Resim
Uzunca bir süre Mısırla ilgili kafanızı ütüledim, antik dönemlerden Tahrir Meydanına kadar Mısır’ı kurcaladım, firavunlar döneminin gizeminden El-Ezher fetvalarına kadar bu zengin toprakların mirasını mıncıkladım. Bu arada sıradaki şarkı/film serimizi ihmal etmiş olduk, ama kapanışı Mısır kültürüyle ilgili sanat yapıtlarına ayıralım hiç olmazsa… Antik Mısır’ın gizeminin müzik dünyasındaki yansıması benim için Iron Maiden’dir. Şarkı sözlerinde anlam ve edebilik açısından Beyonce’un, Justin Bieber’in yüzbin milyon kat önünde giden Iron Maiden, gizemli efsanelere, edebi destanlara kafayı takmıştır. Şarkı sözlerinde derin, imalı göndermeler ile ağır konuları işlerler. Örneğin, Iron Maiden’in benim (ve Bruce Dickinson) için bir numaralı albümü olan Powerslave’in aynı adı taşıyan şarkısı; Powerslave! Şarkıda, kendi gücünün tutsağı olan bir firavunun ölüm karşısında düştüğü şaşkınlık ve dehşet anlatılıyor. Firavunumuz, ölüm günü gelip çattığında “yahu bir dakika, ben tanrı değil miydim