Kayıtlar

After Hours - After Dark - After Midnight

Resim
Aynı veya çok yakın isimde olan kitap/film/şarkılar vardır, bazılarının isimleri dışında hiçbir ortak noktası yoktur, kimisi de benzer konuları işlerler ve aralarında ilginç benzerlik ve tesadüfler bulunur. Benim de aklıma takılan ve kurcalamaktan kendimi alamadığım bu şekil ikileme/üçlemeler oluyor bazen... Örneğin, Martin Scorcese’in “After Hours” filmi, Haruki Murakami’nin “After Dark” kitabı ve Eric Clapton'un "After Midnight" şarkısı. Kitap ile film bir birinden tamamen ilgisiz ve bağımsız olsa da, çok ilginç ortak yönleri paylaştıklarını iddia edebilirim. Hatta, Murakami’nin “After Dark” kitabı için “After Hours” filminden ilham alıp almadığını merak etmişimdir...  “After Hours”, Martin Scorsese üstadın Taxi Driver, Goodfellas gibi ağır eserler arasında eğlencelik niyetine çevirdiği, nedense fazla bilinmeyen bir filmdir. 1985 yapımı film ekseriyetle pek ciddiye alınmasa da, Scorsese’in en övgüye değer eserlerinden olduğuna inanıyorum. Film, bir bilgisayar operatörü

Ayol Teknoloci

Resim
Bundan birkaç yıl önce 50cent namıyla maruf rapçi kardeşimiz “Ayo Teknoloji” diye bir şarkı yapmış, bir süre sonra Milow bu şarkının cover’i, özellikle kan ter içindeki video klibi ile müzik kanallarını darmadağın etmişti. İsmine baktığımızda günümüz teknolojisine bir sitem gönderecekmiş gibi duran şarkı, hayli erotük klibi ile hepimize teknolojiyi falan unutturdu. Yine de şarkının bir yerlerinde şöyle diyorlardı: Aayooh I'm tired of using technology I need you right in front of me Vallahi biz de yorulduk teknolojiyi kullanmaktan! Hani teknoloci hayatı kolaylaştıracak, bizi yormayacaktı? Hadi oradan, külahıma anlat!   Aslında şarkı ve video klibin ne konuyla, ne de teknolojiyle ilgisi var; sırf reyting amaçlı koydum sayfama... Teknolojinin, özellikle iletişim teknolojisinin başımıza ne çoraplar öreceğinin ilk işaretlerini bir panelde tanıştığım hukukçu bir arkadaş anlatmıştı. İkimizin de konuşmacı olduğu panelin kahve arasında birlikte “akıllı” telefonlarımıza gömülmüş, modern mobb

Çavdar Tarlasında Çocuklar

Resim
Geçtiğimiz ay Eymir Gölü'ndeki ağaç dikme şenliğinin ardından maiyetimdeki çocuklarla beraber Eymir'in tepelerine tırmandık. Güzel havada gölü yukarıdan görüp kürek yarışlarını izleyebileceğimiz bir yer aradık. Dimdik tırmanışın ardından kurumuş otlarla kaplı geniş bir düzlüğe vardık. Düzlük, Eymir'i çevreleyen tepelerde bir platform şeklindeydi ve bir uçurum gibi, göle doğru dimdik bir inişle sonlanıyordu. Böyle bir düzlüğün oğlan çocuklarını nasıl gaza getireceğini tahmin edebilirsiniz; büyük bir enerji patlamasıyla bellerine gelen otların arasından göle doğru koşmaya başladılar. Düzlüğün sonuna gelip de aşağıya uçmayacakları belliydi tabii ki, ama yine de benim içimden uçurumun kıyısına gidip onları tutmak geldi! Birden bire bu duyguya niye kapıldığımı önce anlayamadım; ama bir süre sonra okuduğum bir kitaptan aklıma kazınmış bir sahne gözlerimin önünde canlandı ve eve dönünce o kitabı bulup ilgili paragrafı tekrar okudum: "Hep büyük bir çavdar tarlasında oyun oynay

Japon Yapmış Türk Gezmiş TÜYAP Sergilemiş...

Resim
Keyifli bir kitap fuarının ardından TÜYAP Beylikdüzü ile ilgili genel geçer geyiğe sardıracağım, ama ne yapalım... Uzaksın ve ulaşılmazsın be TÜYAP! Bu sadece benim görüşüm değil, Zaytung bile bu konuyu diline doladıysa haklılık payı vardır. Geçenlerde Zaytung'un hazırladığı İstanbul dergi kapağının ana konusu "Adapazarı Kitap Fuarı: İnanın İstanbul'a daha yakın" şeklindeydi. Ama olaya bir de olumlu tarafından bakalım; her şeye rağmen fuara öyle bir kalabalık akın etmiş ki, mesafelerin ve akmayan trafiğin kitap aşkını söndüremediğini görüyorsunuz. Aslında TÜYAP yerel bir kimlik kazanmış ve bir anlamda "Trakya Kitap Fuarı"na dönüşmüş; katılımcılara nereden geldiğini sorduğumda Çatalca, Tekirdağ, Lüleburgaz benzeri üj bej cevap almadım değil... Kitap Fuarı başlı başına bir iş kolu olmuş ve TÜYAP civarında yan sektörler gelişmiş ! Bütün bu kalabalığa ve yayın evlerinin stand kiralarının yüksekliğinden şikayetine rağmen, fuara giriş bedeli olarak 7 TL'nin ka

Japon Yapmış Türk Gezmiş

Resim
TÜYAP Kitap Fuarına bekleriz efendim! ... ve sonunda! İki yıldır fırsat buldukça kafanızı ütülediğim, yılan hikayesine dönen "Japon Yapmış" üçlemesinin son kitabı "Japon Yapmış Türk Gezmiş" matbaadan çıktı, TÜYAP Kitap Fuarında, Çınar Yayınları standında yerini aldı. Böylece bir süredir TV kanallarının "Az Sonra!" diyerek seyircilere ekran başında çektirdiği ızdırabın benzerini yaşattığım arkadaşlarımı bu işkenceden kurtarıyorum. Temel'in mezar taşına "ölecem ölecem dedim inanmadınız, ahan da öldüm" şeklinde yazdırdığı gibi, işte kitabım çıktı diyebiliyorum. Daha önce birkaç kez yazdığım gibi, Japonya dönüşü derlediğim tefrikamı kitap haline getirdiğimde oldukça okkalı bir hacim kaplamıştı. Bunun üzerine, kitap(lar)ımı basmaya karar veren Çınar Yayınları ile oturup elimdeki hacimli taslağı üçe bölmeye karar vermiştik. İlk kitabım olan Japon Yapmış, "Japonya'ya Giriş" niteliğinde, Japon toplumu, tarihi, kültürü, sanatları, dini,

Japonya'da Sonbahar

Resim
Bugün Ankara'da yaz mevsiminin bir anda bitip sonbaharı pas geçerek kışa girilmesi üzerine, yaşa(ya)madığımız sonbaharın hüznü çöktü. Daha önce yazmış olabilirim, sonbahar benim ilkbahardan daha çok sevdiğim bir mevsimdir, mevsimlerin kralıdır! Bu düşüncemin ardında yatan felsefi derinliğe daha sonra değinirim, ama bugün sonbaharın muhteşem renklerine bakalım: (fotoğraflara dıklayınca büyüyorlar) Sonbaharın yüceliğine 35 yaşımda, Japonya'da vakıf olmuş olmaktan utanç duymuşumdur.  Mevsimler, Japonya’ya gidene kadar hayat bilgisi dersinde öğrendiğim basit bir doğa kavramıydı benim için: Yazlar sıcaktır, kışlar soğuk. İlkbaharda doğa uyanır, sonbaharda uyur. Kara iklimi, Akdeniz iklimi falan filan... Japonya’da mevsimler konusundaki bilgeliği, ve hatta takıntıyı gördüğümde hayretler içinde kalıp uzun uzun düşünmüştüm...  Mevsimler, Japonlar için hayatın yolunda süregittiğinin en önemli göstergesi. Mevsimlerin birbirini takip edişindeki şaşmaz döngü, gelecekteki bilinmezliklere ka

Sıradaki Şarkı: All Around The World

Resim
Müzik Camiasında Devr-i Alem Efendim, madem hem gezi hem de müzik yazmaktan bahtiyar oluyorum, o zaman sıradaki şarkı köşemizde ikisini birleştirip tematik bir bölüm yapalım istedim. Tanıdığımız, sevdiğimiz onca meşhur müzisyen dünyayı gezip dolaşmak üzerine şarkı yazmamış olabilirler mi? Tabii ki olamazlar; o zaman bugünkü köşemizi (All) Around The World şarkılarına ayıralım.  İlk konuğumuz, bu yaz “Get Lucky” şarkısıyla listeleri kavuran Daft Punk olsun. Sevimli Pharell Williams’ın da yer aldığı yumuşacık ve kıpırdak şarkı Get Lucky beni bile oynatmayı başarırken, benim aklım yıllaaar öncesine gitti ve Daft Punk’ın en büyük hitlerinden biri olan All Around The World’u saygıyla yad ettim. Genç kuşak Daft Punk’ı “Random Access Memory” albümü ile tanımış olsalar da, biz eski video kliplerini yıllardır keyifle seyretmişizdir.  Daft Punk, elektronik müzik yapan ve yüzlerini görenin cennetlik olduğu iki Fransız abimizin kurduğu bir elektronik müzik grubu. Elektronik müzikten özellikle haz